El birliğiyle içini boşaltalım hadi aşkın!
Şehircilik oynuyoruz işte ne güzel: eski eşler, yeni kocalar, eskinin eski karısı, onun yenisi, eski arkadaş yeni sevgili, sevgilimin arkadası yeni sevgilim, ıssız adam, özgür kız, aşk kadını vs vs.
Yahu her kadın sevince aşk kadını değil midir? Aşkı 7/24 tetikte her pahasına bekleyen ve aşk merkezli kadınlara mı aşk kadını diyoruz? Biraz da boşluktan işsizlikten değil mi bu aşk mesaisi? Yani sabahtan akşama kadar bir fabrikada son ütücücülük yapan bir kadın aşk kadını olabilir mi?
Issız adamlardan hiç bahsetmeyeceğim. Süper bir buluş: öküzlüklerine mazeret arayan adamlar kendilerine daha karizmatik bir ünvan bulmuş oldu.
Bütün hayatını toplum normlarına göre düzenleyen (bayrama sabahları el öpmeler, kız kardeşi eve gece biraz geç gelse dayılanmalar vs vs ) adamlar kendilerine süper söylemler geliştirdiler. Evlenmek, bağlanmak, adını koymak isteyen kadınlara hemen vaaza başlıyorlar: ‘’ah bunları geçiniz lüffen artık uzay çağına geldik evlilik fuzuli gel beraber yaşayalım, anı yaşayalım, sorumluluk altına girmeyelim’’
Erkeklerin kadınları 'özgür kız' olmaya teşvik edip edip, gaza gelen kadınların bu gümüş tepsi içinde yağlı ballı sunulan duygularını, geyşa ruhlarını, oralarını buralarını sömürüp sömürüp bir yandan da ehem ehem anı yaşayalım muhabbetlerine uyuz oluyorum. (sen benımle her istediğimde benimle oynaş ama ben senı koluma takıp gezdiremem haberin olsun demek bu aslında)
Bu kadar gümüş tepsi içinde sunmayalım nolur kendimizi.
Bir şey ya vardır ya yoktur.
Cesaretli özgür kız olmaya, anı yaşamaya, bıdı yapmamaya teşvik ederken asıl istekleri kolaya kaçmak gibime geliyor. Sabahlara kadar boğaza karşı sohbetler edip, sarılıp öpüşüp, sevişip sonra ‘adını koymayalım’ muhabbetleri.
Yemeyelim.
Sevişmek bu kadar basit bir şey mi?
Bütün duyguların hakkını veriyoruz maaşallah şehvet, hız, tutkular, özgürlük, macera vs vs
ama aşka ayıp olmuyor mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder