20 Kas 2012


Gerçeği biliyorum. Gerçeğe gücüm yok sadece. Mutsuzluğu vahşi bir hayvan gibi düşünmüyorum ben. Acı gözleri elmaslı kurtlar gibi üzerine çullanmıyor. Acı yırtıcı değil, öldürücü değil. Mutsuzluk gibi sızan bir şey. Tavandaki çatlaklar gibi, küçük kırıkları olan cam bardaklar gibi, zor açılan pencereler gibi. Avcının namlusunda aslanın son gözlerinde yiten ışık gibi. Kendine nasıl devam edeceksin?



Her sabah uyandığımda hayata karışmak için özel bir çaba sarfediyorum. Yüzüme taktığım maske mi gerçek, yoksa altında saklı olan ve benim “ben” demekten çekinmediğim varlık mı? Her şey sahte, gerçekten nasıl güldüğümü bile hatırlamıyorum. Yüzüm, gülüşüm, bakışlarım önceden tasarlanmış, dış dünyadan korunmak için bir kabuk gibi kullanıyorum onları. Sesime bile dayanmam mümkün değil, var olmak istiyorum ama varlığımın bedenimde bir basamak daha yükselemeyeceğini, öne çıkamayacağını biliyorum. Kendimi gerçekleştirmek yerine “gerçekmişim gibi” davranarak devam edemem. En iyisi susmak ve dinlemek, belki gerçekten dinlemeyi başarabilirsem –insanların asla yapmadığı gibi- başkalarının maskesini düşürebilirim, bir an bile olsa samimiyet ve masumiyet görmek için maskemin dilini kesebilirim. Sustum artık, sadece dinliyorum, başkasını canlandırmaktan vazgeçtim, bana önce kendinizi, sonra da beni verin.

Kafka

" Demek çiçek gönderdiler sana? Üzüldüm. Odanda duruyor, öyle mi? Dediğim gibi; odandaki dolap olsaydım, güpegündüz, birdenbire çıkıverirdim odandan... O çiçekler soluncaya değin dışarıda dururdum hiç değilse..."



" Sevgili bayan Milena, size Prag'tan sonra Meran'dan da yazmıştım. karşılık vermediniz. Gönderdiğim o pusulacıklara karşılık beklemem yersiz, biliyorum! Yazmadığınıza bakılırsa iyi olmalısınız; Bizler çoğunlukla iyi olduğumuz zaman susarız."



'' Şarkılar değil de

Hep kulaklar bitiyor,

Onarmak zordur. ''



''Bir yürek üşümüş

Kapamış kapılarını,

Onarmak zordur.''





"Söylesem tesiri yok. Sussam gönül razı değil!"

18 Kas 2012

İngrid Bergman



Zaman uçar...


 


Arkanda bir sen belirmiştir elinde bıçak , sırtın gerçekliğinden üşüyordur. Bir şeylerin ters gittiğini, düzelmeyeceğini anladığın ve uçuruma atladığın o an. Geçmeyecek. Tüm teselliler yalan. Zaman bu cinayetleri gülüşlerine serpiştirecek. O ilk seni nerede öldüysen. Orada. Sonrası yok. Sonrası kalabalıklar ve bir sürü yıllar. Sonrası bir evin bir odasında ansızın hatırladığın bir acı söz , bir vazgeçiş.
Neleri paylaşmıyoruz bir düşün

Limon bahçelerini ve sesini

Nesi güzel yarınların?

Hiçe satıyorum

Şu göğsümün tam içinde


" Korku, masanin altinda duran bombanin aniden patlamasidir.
Gerilim ise, masanin altinda bir bomba oldugunu bilmektir"



" Televizyonda bir cinayet görmek kişinin kinini giderebilir. Eğer siz hiç kin duymuyorsanız, reklamları izleyin."


13 Kas 2012

Brahmanlar ve Aslan

Bir kasabada birbirleriyle arkadaş dört brahman yaşıyordu. Onların üçü insanların bilebileceklerinin sınırına erişmişlerse de günlük yaşam bilgeliğinden yoksundular. Dördüncü ise bilgiye boşvermişti; sahip olduğu tek şey günlük yaşam bilgileriydi. Bir gün bir araya geldiler ve birbirlerine sordular; "Şayet seyahat etmeyecek, kralların iltifatlarına mazhar olmayacak, para kazanamayacaksak, bu doğal yetenek ve becerilerimiz ne işe yarayacak?" Sonunda, öncelikle yapmaları gerekenin yola çıkmak olduğuna karar verdiler. Ancak biraz ilerlemişlerdi ki aralarında en yaşlı olan konuşmaya başladı. " İçimizden biri, dördüncümüz, yalnızca günlük yaşam bilgilerine sahip bir alıktır. Bilgi olmadan, sırf günlük yaşam bilgileriyle, kralların lütufları kazanılamaz. bu yüzden ben derimki, kazandıklarımızı onunla paylaşmayalım. Bırakalım onu eve dönsün."İkinci sözü ele aldı;"Benim zeki kardeşim, ne yazık ki, gerçek bilgelikten nasibini almamışsın. Eve geri dön."Üçüncü sözü ele aldı; "Bu kabul edilecek bir şey değil. Çocukluktan beri birlikte oynuyoruz. Gel, soylu dostum. Sen de kazandıklarımızdan pay alacaksın." Yola devam ettiler ve bir ormanda, aslan kemiklerine rastladılar. İçlerinden biri konuştu. "Bilgimizi sınamak için güzel bir fırsat. Haydi şu ölü hayvanı yaşama döndürelim" Birinci sözü aldı;"Ben kemikleri toplayıp iskelet oluşturmayı biliyorum"İkinci sözü aldı;"Ben deri, et ve kan sağlayabilirim." Üçüncü sözü aldı; "Ben ona nasıl can verileceğini biliyorum." Birinci iskeleti topladı; ikinci deri, et ve kan sağladı. Üçüncü tam yaratığa can verecekken, günlük yaşam bilgesi konuştu; "Bu bir aslan. Onu canlandırmak istediğinize emin misiniz?". "Çok bönsün," dedi diğeri, "bilginin yaratabileceği yapıtları asla engellemem" "Öyleyse" dedi günlük yaşam bilgesi, "ben şu ağaca tırmanana kadar bekle."O ağaca çıktığında ötekiler aslanı canlandırdılar. Aslan ağaya kalkıp üçünü de öldürdü. Günlük yaşam bilgesi aslan gidene dek bekledikten sonra ağaçtan inip eve döndü.

11 Kas 2012


Deliriyorum. Çünkü unutmuyorum.
Çünkü bütün bu denizler, bu sular ve sisler ardında bile sesini duyuyorum.
Ben deliriyorum. Çünkü kendimle ne yapacağımı bilmiyorum.

Eduardo Galeano

“Tv, boşluğa, kurulu düzeni tekrarlayan imgeler ve yankısı olan sesler boşaltır; yeryüzünde bunların ulaşamadığı tek bir nokta yoktur. Tüm gezegen Dallas’ın kocaman bir banliyösüdür. Bizler ithal mal duyguları, sosis konservesiymişçesine tüketirken, hayatı oluşturmak yerine izlemek üzere yetişen küçük televizyon çocukları omuz silkip geçiyorlar. Latin amerika’da ifade özgürlüğü, birkaç radyo istasyonunda ve yerel gazetelerde protestolarda bulunmak hakkından ibarettir. Polisin kitap yasaklamasına gerek kalmadı: yalnızca fiyatları, kitapların yasaklanmasına yetiyor.”