30 Tem 2009

aynanın bir yüzü daha var! Buna hep inandım. Yıllar önce yıllar sonra burada ya da başka bir yerde ben senin yanındayım. Sonsuzlugun binlerce anlamı olabilir. Boşlukta olan birine hiçbirşey de anlatmayabilir. Sonsuzlukla ne yapacağını bilmeyebilirsin. Her şey görecelidir çünkü. Yokluğunun orta yerinde her şeyin boşluk olduğu kocaman bir dünyam var. Hayatıma devam edemeyecek kadar yorgunum. Sonsuzlugun binlerce anlamı olabilir. Istemiyorum.

24 Tem 2009

yemin ederim şu an oturduğum kelli felli yalan dolan müdür koltuğundan kalksam bizim holdingin karşısında tostcu açsam bundan daha fazla kazanırım. Tostun üzerine salça sürmeden önce 42 toplantı, 25 rapor, 38 imzayla da uğraşmam. Kurumsal olmayan sucuklu olsun çift kaşarlı olsun tostlarımı tüm mühim plaza insanlarına tüm beyaz mavi ve abidik gubidik yakalılara afiyetle yediririm. Akşam eve beynim şeyolmamış halde giderim. Tayyör giymekle, laptop kullanmakla, outlookla işim olmaz. Değerli beyin hücrelerimi (einstein olmayabilirim ama gayet subjektif olarak paha biçilmez buluyorum onları ) hiç bir yere varmayacak, anlamsız, saçma, aman da ben neler biliyorum vari konuşmalarla harcamam. Ya evet patronun dediği olsun. Bence kesin öyle olsun. Benim asıl istediğim benim istediğimin olması değil zerre kadar. Ben sadece kurumsal laf kavgalarına, güç oyunlarına, benim kariyerim seni döverlere uyuzum. 15 senelik iş hayatından sonra hala 'ali topu tut' ve bunun için şu 94 maddeye uy durumunu bünyem kaldırmıyor. Çok saçma geliyor. Böyle avazim çıktığı kadar bağırmak geliyor içimden. Büfe işleticem kendime da afilli bir kartvizit bastıracağım. "Cift kaşarlı tostların tombik ceosu sezi" yazdırıcam. Sabahları bufenin önünde taburede oturup mahallenin diğer esnafıyla tavla oynicam kıtlama çay içiçem, tanıdığım herkese veresiye yapıcam, ödemeyenlerı zırt pırt arayacağım getir ulan 8 lira borcunu dicem, Ve TEKRAR SÖYLÜYORUM. Oburcuk sezinin büfesini asla zincir yapmaya falan kalkmayacagım. amin!
aklımda tüm yollar nihilizme çıkıyor,
asabım bozuluyor.

reçelli ekmek yerken dünya bir an anlamlı, neşeli ve tatlı
sonra bir sabah uyanıyorum ve gözümün önündeki dünya hiçbirşey anlatmıyor bana

yok saymak değil var olduğunu biliyorum ama değer biçemiyorum

kendime bile

22 Tem 2009

Kunta Kinte

Kunta Kinte, Kökler dizisinde, vatanında kendi halinde bir avcı iken köle edilen, hayatı boyunca bünyesi köleliği kabul etmeyen, adını Toby'e çevirmek istediklerinde ''hayır benim adım Kunta Kinte'dir'' diye bağıran, adından vazgeçmeyen karakterdir( Gerçek hikaye ). Asimile edilen, köleliğe mahkum edilen, öldürülen, mal gibi alınıp satılan Mandinga Halkının onurlu bir üyesidir.
sık karıştırılan duygular - durumlar

aşkla heves
şehvetle arzu
sevgiyle ilgi
arkadaşlıkla dostluk
sebat ile hırs
öfkeyle kırgınlık
kızgınlık ile sitem
sadakat ile vefa
özgürlük ile ipini koparmışlık
kararlılık ile sabit fikirlilik
çalışkanlık ile kölelik
ahlak ile kıskançlık
imrenme ile haset
iyilik ile çıkarcılık
bencillik ile bencilik
huzur ile yalnızlık
mutsuzluk ile tatminsizlik
kendine güvenle kendini beğenmişlik
mütevazilik ile kendine güvensizlik
elmayla armut
insanla maymun
Flames to dust
Lovers to friends
Why do all good things come to an end?

18 Tem 2009

annem ıspanaklı börek yapmış. Bu edebi bloğa böyle lökkedenk bir giriş oldu ama olsun. Annem münferit olarak kesinlikle en az Oscar Wilde veya Einstein kadar mühim bir kişiliktir. Onun veciz sözlerine bu blogta yer vermeyisim kafama inecek tavadan tırsışımdan ileri geliyor. Az önce Erdek Tatlısu koyu sosyetik sahillerine inmek üzere olan bana kocaman bir Ascotvari leydi şapkası verip yüzerken asla çıkarmamamı tembihlemiştir mesela. Başıma güneş geçmesinmis yüzerken. O şapkayla karpuz kesilen halk plajında yiyeceğim burjuva damgası ne olacak? Gerçi ayağımdaki pazar terlikleri ve çingene pembesi havlu elbisem şapkalı aristokrat duruşumu dengelemış olabilir. Farkındayım konu iyice dağıldı. Bir hatırlasam ıspanaklı börekten royal blood kişiliğime geçerek konuyu nereye getirmeye çalışıyordum? Hah annem börek yaptı. Öyle böyle değil. Gül böreği. Üstünde de çörek otları var. Su an çocuklugumun o muhteşem ve upuzun yazlarının geçtiği evdeyim. Deniz sonrası duşumu almışım, annemin kremlerinden ne kadar sürsem kardır mantığı ile kremlenmişim. Bol lipozomlu suratımla keyif çatmaktayım. Deniz orada bir yerde biliyorum. Içim rahatlıyor. Odam beyaz badanalı küçücük bir oda, tüller oynaşıyor, beyaz bir pikeyle kendimi dürüm yaptım. Elinde tepsi ile annem giriyor börek ve kavun getirmiş. Çay yok mu diye şımarıyorum. Mutluluk budur. Daha ötesi yoktur. Oh be!

17 Tem 2009

Sağır kulağa sözüm yok.
Köre ne göstereyim?

çocuk denen tatlı mahluk

Çocuk denen şey…

· Soru sorma kapasitesi sonsuzdur

· Cevap aklına yatmayınca (hayır aklı ermeyince değil) aynı soruyu defalarca sorma kapasitesi sonsuzdur.

· Daha önce kimseden duymadığınız soruları lökkedenk sorabilir , cevabı bilirsiniz ama bildiğinizi bilemezsiniz ve anlatamazsınız bir türlü.

· Cevap verdiğiniz anda yeni bir soru ve 50 cm boyundan umulmayacak kudrette kurcalamalar gelir.

Çocuk: Baba güneş neden sıcak?
Baba: Dünyamızı ısıtmak için oğlum
Çocuk: E kalorifer ne işe yarıyo o zaman?
Baba: O evimizi ısıtmak için?
Çocuk: Niye güneş bozuk mu?
Baba: Değil oğlum da işte şey, güneş yer küreyi ısıtıyo işte bıdı bıdı.
Çocuk: Peki niye kaloriferle ısıtamıyoruz dünyayı?
Baba: Yok ısıtamıyoruz çünkü şey… hımmm hadi git kardeşinle oyna
Çocuk: Baba güneş nerede durur?
Baba: Uzay boşluğunda
Çocuk: Aaaaa boşlukta mı? Kim tutuyor güneşi peki?
Baba: zönk! (çocuk daha 5 yasında oldugundan uzay, yerçekimi, dünyanın yörüngesi konularına aşına değildir)
Çocuk: Peki güneş nerede?
Baba: uzakta evladım çok uzakta
Çocuk: Dedemler kadar mı uzakta? Yoksa halamlar kadar mı uzakta?
Baba: Dünya kadar uzakta oğlum hadi git annen çukulata versin sana
Çocuk: Ya baba dünya uzakta değil ki, yakında, biz dünyanın üstünde değil miyiz?
Baba: Zönk!

· Çocuk istediği şey olmayınca dakkada ağlar

· Aynı çizgi filmi 56 kere aynı dikkatle izleyebilir

· Asap bozucu derecede dürüsttür
- Sezi teyze senin toton büyümüüüş!

· Çocuk denen şey aslında bizden çok daha mantıklıdır
-Sezi teyze madem sabah erken kalkıp işe gitmek istemiyosun,
O zaman annene söyle seni sabah erkenden kaldırmasın, işe de gitme hep uyu, işe de akşamları git.

· Çocuk her zaman ne istediğini ve de ne istemediğini bilir.

· 50 dakika masal okursunuz, uyudu sanırsınız, susunca çocuktan şöyle bir ses gelir :
- Peki sonra ne olmuş. Ejderha prensesi yemiş mi Sezi teyze?

· Grupça aynı yöne çığırtarak koşarlar, amaca takılmazlar, bir gün de ''ya ne gerek var şimdi bu sıcakta çekirge sürüsü gibi komşunun bahçesindeki incirleri aşırmaya, evde dolapta da var aynısı'' demezler.

· Art niyetsizdirler. Niyetleri gayet açık ve nettir.
-Sezi teyze ben odama gidip gelicem sen sakın dolaptaki sosisi yeme tamam mı? Hepsini ben yicem!

. Bıraksanız sonsuza kadar köfte-patates-ketçap-gofretle beslenebilirler

. Yenilince aynen mızıkçılık yaparlar, hem de ispiyoncudurlar bir de üstüne stratejik bağlantılar kurarlar şöyle ki;
- Anne sınıfa zeynep diye bir kız geldi biraz uyuz bişi ama amcasının oyuncak dükkanı varmış, onunla aynı sırada oturursam bana da spiderman çanta getirir mi?

. Cefayı anneye çektirip babayla sefa sürerler. (tamamen gözleme dayalı)

. Dünyamızda enerji sıkıntısı yaşanıyorsa çocukların gazından yeterinde faydalanamadığı içindir.

15 Tem 2009

"...ben deniz kıyısında vekarlı, sakin vurdumduymaz bir kaya gibi yaşamaya söz veremeyeceğim..."

N. Hikmet

13 Tem 2009

Sezi'den

Baksana karanlığa sana ne yazdım!
Kimi öpüyorsan bırak!
Bu şehre, bu sokaklara
Yırtık bıraktığın denize
Sensiz kendime bile
Sığamadım

Yapamadım
Bu yüzlerle, bu duvarlarda
Bu güneşle bu şehirle buralarda
Ağır aksak içim kuyu uğultu
Susamadım

Gecesine sığındım
Kendimi kendimle koca bir kavgaya
Tuttum tutuşturdum
Yenemedim

Seninle sevdiğim denizi
Sensiz geçemedim
Deniz dibi cinleri
Kara büyüler
Bana verdiğin çiçekler
Bir yalana bir destan yazıyorum şimdi
Gerçekler güzel değil
Sular artık güzel değil
Yıkanmadım

Başımın tacı!
Yüzüme çarpıp çıktığın kapı
Bin yerinden kilitli
Duvarlarda gölgeler
Evsizim, uyumadım

Gitmediğim yerlerde bile mutsuzum
Olmuyor olmayınca
Baksana karanlığa feryat feryat ne yazdım!
Gittiğin her yerden dön
Kim tutuyorsa seni
Bıraksın
''insanlar bazen kafalarında tasarladıkları renksiz ve manasız yeni kelimeleri kullanarak, öyle gereksiz karşı çıkışlar gösteriyorlar ki; sonunda anlam sözü yönetmesi gerekirken, söz anlamı yönetir hale geliyor.''
''Women and cats will do as they please, and men and dogs should relax and get used to the idea."

Richard Bach

Bilgisizliğinin belirtisi, adaletsizlik ve trajediye olan inancının derinliğidir;
Tırtılın "dünyanın sonu" dediğine, usta "kelebek" der

Sharon Stone

"women might be able to fake orgasms. but men can fake whole relationships."
İnsan sevdiğini görmediğinde aşk biter mi?
Düşünsene tanrıyı da görmüyoruz ama onu sevmeye devam ediyoruz.
-Ama benimkisi öyle bir sevgi değil Sarah
-Belki de başka türlü bir sevgi yoktur Maurice

Graham Greene- Zor Tercih

Ö. Asaf'tan

Şimdi ben neden mi güler?
Şimdi ben bir başka bana, bir başka şimdi'den baktığımdandır..

Şimdi bu müzik neye çalmakta,ne var ona böylesine dalmakta?
Uçurumlarla dağlar birbirinden çıkmadır.

Selam verdim, görmedin, ne zaman? Şimdi.
O şimdi benimdi, bu senin şimdin.
Şimdilerin kimi güldürür, kimi ağlatır.

Renklerin, seslerin, sözlerin anlamı, ağırlığı,
Kendileriyle ve öbürleriyle duyarlığı, uyarlığı
Bir de uymazlığı, duymazlığı, sağırlığı vardır.

"bir şulesi var ki şem-i can'ınfanusuna sığmaz asumanın"
Çok şimdiler şeyh galib'in malıdır.
Bir şimdiden bir şimdiye köprü kurarlar.
Balıklar üstünde yunus deyu geçerler.
Benim çocukluğumdaki yunuslar yuvarlaktır.
"deryada deryalıklar, suda oynar balıklar,ne bu sevda olaydı, ne de bu ayrılıklar"
Çocukluklar çocukluklarından azdır.

Ne olacak şimdi, ne olmuşdu?
Komşuda yangın çıkmışdı,
Sönmüştu, külleri uçuşmuşdu, başıma yağmışdı.

Bu çizgiler, bu aklar, o ani yangınından kalmadır,
Ne olduysa için-için ve neler de olmadıysa,
Hiçbir zaman demedimdi bir hiç için.
O konak asıl şimdi yanmaktadır.
"how many times do i have to tell you, john? i always have a plan !! "

Hakan Günday 'piç'

"hayat seni öyle bir noktaya getirir ki kendini sevdiklerinle savaşırken ve nefret ettiklerinle sevişirken bulursun. üzülürsün. pişman olursun. sonra biraz zaman geçer ve tersinin bu dünyada işlemediğini anlarsın."

10 Tem 2009

Aşkın başına tarih boyunca felaketler gelmiştir. Aşkın sebebi ve sonucudur biraz da bu kıyametler ama sevda hiç bir zaman şimdi olduğu kadar heba olmamıştı.

Taze kadın eti diyorum içimden vay be! Yolda yürüyorum hayretle tabelaları izliyorum: estetik cerrahi merkezi, kuaför, güzellik salonu, power plate merkezi, hypoxi center, lüks butikler, pahalı çantacılar, parfümeriler, medikal estetikçiler, anti aging merkezleri, detox klinikleri vs vs.

Kadınlar niye bu kadar korkuyor saçındaki beyazlardan?

Aşk neden sadece 45 yaşında adamlar ve 25lik kadınlar arasında yaşanıyor?

Yani neden 40 yıllık karısını 40 yaşında bir kadın için terkeden bir adama rastlamıyoruz?

Veya kendinden yaşça büyük bir erkeğe her pahasına aşık olan kadınlardan hiçbiri şirketin yaşlı çaycısına aşık oluvermiyor?

Taze kadın eti ve pırlantalar aynı anda geçiveriyor aklımdan...

50'lik hemcinslerim arayı kapatmak için hala dar jean, dekolte bluz giymek, karın gerdirmek, kaşları boyatmak, göz altlarını aldırmak, dudak pörtletmek ve genç kız memeleri takmak zorundalar.

üzgün ve mutsuz görünüyorlar çünkü yazık ki bir adamın seni hala sevmesini ve beğenmesini sağlamıyor sürdüğün pahalı kremler.

ya gençsin ya değil... gerisi nafile cila...

Güzellliği sarı saç. mavi göz, uzun bacak, büyük göğüs, hokka buruna endeksledik,

Aşkın sadece idealize edilmiş vücutlar arasında olabileceği yanılgısına fena düştük,

meşkle aşkı birbirine karıştırdık,

yeterince istenmemekten doğan hırsa sevda dedik

ayıp ettik

İ Bachman'dan

"etrafına bakınma
ayakkabını bağla
köpekleri kovala
balıkları denize at
kandilleri söndür!

daha zor günler geliyor."
Sabahattin Ali, Aydın erkek ortaokulunda öğretmenlik yaparken, öğrencilerin dolaplarında, türkiye gizli komünist partisinin kızıl istanbul adlı bir gazetesi bulunur. Tanıklar, öğrencilerin sabahattin ali'nin etkisiyle bu gazeteyi edindiklerini söylerler.....sabahattin ali başına belayı almıştır. Tutuklanır. mahkemede söyledikleri.

"ben bir kafa taşıyorum. bu kafa yalnız karın doyurmak ve giyinmek için olanakları araştıran bir makine değildir. insan beyninin ekmek parası dışında ilgilenmesi gereken sorunları vardır. bunların gündelik yaşamla ilgisi yoktur....

bana suç atmalarının nedeni benim kendi çevremden ayrı yaşayışım, hatta onlara biraz da tepeden bakışımdır. bu çok doğaldır. çevrem beni tatmin etmediği sürece onlardan uzaklaşmaya ve beni doyuran kitaplara dönmeye mecburum....

onlara benzemeyeşim ve doğanın beni bunların üstünde yaratmış olması benim suçum değildir. bunları övünmek için yazmıyorum. ben düşünen ve kendini bilen bir insanın başka türlü yapacağını düşünmüyorum..."

Sabahattin Ali'den

"ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı. bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı."

6 Tem 2009


"en zor şey bir karanlık odada kara bir kediyi bulmaktır. özellikle de odada kedi yoksa''

Henry David Thoreau

İnsanı arkadaşlarından ayıran ve tek başına bırakan mekan nasıl bir şeydir?
Bacakların sarfedeceği herhangi bir çabanın iki zihni birbirini yaklaştıramayacağını anlamış bulunuyorum.
En çok neyin yakınında yaşamak isteriz?

3 Tem 2009

Morcheeba...

I heard I lost it
On the grapevine
I must admitI had a great time

There are words for people like meB
ut I don't think there's very many
I've gained the world then lost my soul
Maybe it's cause I'm getting old
All the people that I know
Have gained the world then lost their souls

There's no persuasion that I'm into
I've made some sense of what we've been through
We should form a new foundation
If we could find the right location

Is it prey
On display
I'm feeling well

I've gained the world then lost my soul
Maybe it's cause I'm getting old
All the people that I know
Have gained the world then lost their souls