Sevgili yeni yıl... Üzerine çok gelindiğinin farkındayım. Kendim için senden en ufak şey istemiyorum. Küçük kardeşlerin ve şans perileri ellerinden geleni yaptılar, her şeyim var , hayatımın ipleri elimde şükür ve mutluluğumu senden isteme cürretini göstermeyeceğim. Kendi mucizemi yaratabilirim. Sevgili ikibinonbir. Sıkı dur, ayağını denk al, dileğimi söylüyorum: Dünyada gülmeyen tek bir çocuk kalmasın. Lütfen. Büyük hayal biliyorum. Ve benim de bu yıl bir kaç çocuğu daha güldürmemi sağla. Dünyayı değiştirebiliriz, yerinden oynatabiliriz. Seni seviyorum yeni yıl. Yüzümü kara çıkarma.
30 Ara 2010
Senin atlasında ben kayıp bir kıta gibi duruyorum denizlerin dibinde. Uykularımda seni büyütüyorum ve mırıldanmıyorum. Beni bulacaksan…. Sözlerin değil , gözlerin değil. Bu kez eylem! Sonsuzluğun ucu açık anlamlarından yorgunum. Zaman mıh gibi aklımda duruyor. TİK-TAK.TİK-TAK. Yeni yıl, yeni bir yıl, hayatımızın yılları. Yoksun.
29 Ara 2010
23 Ara 2010
Yaşadığım dünya, yarı vahşi bir insanın canlı görüntülerle dolu dünyası, ilk kez çevremin yargılarından ve önyargılarından kurtulmuş olarak yaşıyorum, dünya üzerine hiçbir yargıya varmaktan yana değilim, yalnızca anlık bir yanıttan, ağlamaktan ve yakınmaktan, mutluluk ve sevinçten, açlık ve susuzluktan yanayım, çünkü ben çok uzun bir zaman yaşamadım.
22 Ara 2010
Charlie Chaplin ile Albert Einstein sohbet ediyorlarmış.. Bu sohbet sırasında Einstein ünlü yönetmene takdirlerini sunmuş:
— Bütün dünya sizin filmlerinizi anlıyor ve takdir ediyor.. mensup oldugu sanat dalını evrensellestiren ender kişilerden birisiniz...
Charlie Chaplin: — Haklısınız, demiş
- Bunlar iltifat degil gerçegin ifadesidir.. fakat sizin durumunuz daha enteresan.. sizi anlayabilen kimse yok.. buna ragmen tüm dünya sizi tanıyor ve size hayran...
— Bütün dünya sizin filmlerinizi anlıyor ve takdir ediyor.. mensup oldugu sanat dalını evrensellestiren ender kişilerden birisiniz...
Charlie Chaplin: — Haklısınız, demiş
- Bunlar iltifat degil gerçegin ifadesidir.. fakat sizin durumunuz daha enteresan.. sizi anlayabilen kimse yok.. buna ragmen tüm dünya sizi tanıyor ve size hayran...
Baksana karanlığa, sana ne yazdım!
Bu şehre bu sokaklara,yırtık bıraktığın denize, sensiz kendime bile. Sığamadım!
Yapamadım. Bu yüzlerle, bu duvarlarda. Bu güneşle, bu şehirle, buralarda. Ağır aksak içim kuyu uğultu. Susamadım. Gecesine sığındım. Kendimi kendimle koca bir kavgaya tuttum tutuşturdum. Yenemedim. Seninle sevdiğim denizi. Sensiz geçemedim. Deniz dibi cinleri. Kara büyüler. Bana verdiğin çiçekler. Bir yalana bir destan yazıyorum şimdi. Gerçekler güzel değil. Sular artık güzel değil. Yıkanmadım
Başımın tacı! Çarpıp çıktığın kapı bin yerinden kilitli. Duvarlarda gölgeler. Evsizim, uyumadım
Gitmediğim yerlerde bile mutsuzum. Olmuyor olmayınca. Baksana karanlığa feryat feryat ne yazdım! Gittiğin her yerden dön. Kim tutuyorsa seni. Bıraksın
Bu şehre bu sokaklara,yırtık bıraktığın denize, sensiz kendime bile. Sığamadım!
Yapamadım. Bu yüzlerle, bu duvarlarda. Bu güneşle, bu şehirle, buralarda. Ağır aksak içim kuyu uğultu. Susamadım. Gecesine sığındım. Kendimi kendimle koca bir kavgaya tuttum tutuşturdum. Yenemedim. Seninle sevdiğim denizi. Sensiz geçemedim. Deniz dibi cinleri. Kara büyüler. Bana verdiğin çiçekler. Bir yalana bir destan yazıyorum şimdi. Gerçekler güzel değil. Sular artık güzel değil. Yıkanmadım
Başımın tacı! Çarpıp çıktığın kapı bin yerinden kilitli. Duvarlarda gölgeler. Evsizim, uyumadım
Gitmediğim yerlerde bile mutsuzum. Olmuyor olmayınca. Baksana karanlığa feryat feryat ne yazdım! Gittiğin her yerden dön. Kim tutuyorsa seni. Bıraksın
21 Ara 2010
19 Ara 2010
13 Ara 2010
Bugün 13 Aralık . 30 sene önce Erdal Eren'i asabilmek için yaşını büyüten devlet bugün Hrant Dink'in katillerini çocuk mahkemesinde yargılıyor. Bugün 13 Aralık 17 yaşında bir çocuğun düşleri yüzünden asıldığı gün.içim daralıyor ve tiksiniyorum bu insanlıkla aynı havayı paylaşmaktan. Fikirlere yumurta-yumurtalara panzer- Orantısız güç nedir? Ne değildir? Yobazlığı kara çarşafla sınırlamak gereksiz. Müziksiz, şiirsiz bilgiler de canavarlaştırıyor.
Ne çıkar birbirimize benzesek? Öğrensek, değişsek, anlasak. Şu duvar bile öylece durmuyor. Dünya öylece durmuyor. Bu inat niye?
7 Ara 2010
"Çok iken bir şeydik, bir iken çok şey. Otuz metrekarede her şeyle çok seviştik. Toprak sahipleri, çokuluslu şirketler ve işbirlikçi yerlileri, çete sahipleri ve yalakaları, baş ve bakanları, milletlerin bekçileri ve sürülerinin olduğu yerde, yer kavgası vermedik. Hiçbir yerdeydik"
Kazım Koyuncu /İgzas
6 Ara 2010
- Dünyayı Atlas sırtında taşıyorsa Atlas'ı ne taşıyor?
- Kaplumbağa
- İyi de kaplumbağa neyin üzerinde duruyor peki?
- Bir diğer kaplumbağanın.
- Peki o kaplumbağa neyin üzerinde?
- Başka bir kaplumbağanın.
- Peki onun altında ne var?
- Kaplumbağa
- İyi de kaplumbağa neyin üzerinde duruyor peki?
- Bir diğer kaplumbağanın.
- Peki o kaplumbağa neyin üzerinde?
- Başka bir kaplumbağanın.
- Peki onun altında ne var?
- Anlamıyorsun! Ondan sonrası ta dibine kadar hep ama hep kaplumbağa işte!
Yaşamın , uzayın ve zamanın nedenini sorduğumuzda sonsuzluğa ulaşırız. Milyonkeremilyon, sonsuzkeresonsuz. Tüm zamanların birbiri içinden fırladığına, binlerce ilmekten örülü bir hayat fikrine ve yokluğun hiçbirşeyi var kılamayacağına inancımız bizi, bir kadının dünyayı saçındaki tokayı çıkarıp başucuna koyar gibi çıkarıp bu boşluğa koyduğuna inandırır. Yaratıcı böyle rastlantısal mı davranmıştır? Öylesine yaratılmış olabilir miyiz?
Yaratıcıyı oraya kimin koyduğu ise felsefenin metafizik sorularından en çetrefillisi olmuştur.
Yaratıcıyı oraya kimin koyduğu ise felsefenin metafizik sorularından en çetrefillisi olmuştur.
Bir inancı bir fikri bir tezi tartışmaktan daha baş döndürücü bir soru bu. Ortada kabak gibi duran dünyayı, onu içine saran sonsuzkeresonsuz boşluğu , ötesinde büyük karanlığı ve yokluğu oraya kim koydu? Hiçliğin asıl sahibi kim?
4 Ara 2010
Dream To Fly
Çocukların ne kadar ilham verici olduklarını unutmuşum. Uçmayı düşlemek... Hiç vazgeçmedim. Yıllar bize bir şeyler öğretiyor olabilir ama bildiğimiz şeyler kanat boylarımızı kısaltıyor, kısa uçuyoruz, erken düşüyoruz hayallerimizden. Denizin gökyüzüne en yakın yer olduğunu düşlerim hep. Kanatlarınızı şöyle bir yayın denize dalın bakalım. Bambaşka bir gökyüzü, büyük mavi bir nefes ve kendinizi kuşlar gibi hissedeceksiniz.
Yeniden çocuk olabilseydik oyunlarımız bizi uçan halıya bindiriverecekti, kanatlar fuzuli, hayaller şart! Uçalım mı?
Yeniden çocuk olabilseydik oyunlarımız bizi uçan halıya bindiriverecekti, kanatlar fuzuli, hayaller şart! Uçalım mı?
1 Ara 2010
Kitapları değil hayatı biriktireceksin asıl. Sözleri değil anlamları. İnsan bulacaksın, yüzünü denize döneceksin ve rakı içeceksin. Birileri seni yazmış olabilir , kelimelerle içini oyalayıp seni koltuğuna mıhlıyor olabilirler. Okuduğun hikayelerden anlamlar doldur ceplerine, yola çık. Şiir gibi yürü, hayatlara sız, hayalleri tut. Aykırı nehirler gibi çarpışmalısın gürültüyle kendinle,
tembelliğin bile üç tur dönsün dünyayı tut çek uydur kendine yanağından öp!
30 Kas 2010
Turgut Uyar
''Çevremdeki herkes mutsuz. Kendi çevremdeki ben dahil. Çözmeye çalışıyorum, Alışılmadık çelişkiler çıkıyor ortaya. Çok özel nedenlerle bir dostuma, "bir cehennem yaşıyorum bugünlerde" dedim. "ben de" diye yanıt verdi. Aslında onun bir cehennem yaşaması için hiç bir neden yoktu. Genel geçer ölçülere vurulduğunda, parası vardı, uzun süren ve belki de sıkıcı olmaya başlayan bir ilişkiden kurtulmuştu. Hatta kurtulmadan önce, bir çeşit garanti olarak, yeni bir ilişkiyi başlatmıştı.
Çok düşündüm onun "cehennem"ini. Galiba bütün sorun, alelade, çok yaygın ve geçerli yargıların, insan hayatına egemen olduğunu varsaymakla başlıyor. Birtakım duyguları, olağan duyguları kendimiz birer "cehennem" halina dönüştürüyoruz. Sonra birden düşündüm: "Ben neden bir cehennem yaşıyor olayım?" bir de kendi yaşadığımı sandığım "cehennem"i, başkalarına iletmekten, tanımsız ve gereksiz hatta umursız ve onur kırıcı bir çeşit savunmaya geçmemin ne anlamı var?
Ayırt ettiğim bir başka gerçek daha var bu arada. Kendi "cehennem"leri içinde bunalanlar, size, sizinkini söyletmekten bir avuntu duyuyorlar. Siz konunuza ne kadar uzak durmaya çalışırsanız çalışın, sözü oraya getirmekte büyük bir ustalık gösteriyorlar.
Sizinkinin belki biraz daha büyük, biraz daha yakıcı olması sanki bir ölçüde su serpiyor yüreklerine. Onur kırıcı olması bundan. Kimdir cehennem? Üstelik niye cennetsiz? ''
Çok düşündüm onun "cehennem"ini. Galiba bütün sorun, alelade, çok yaygın ve geçerli yargıların, insan hayatına egemen olduğunu varsaymakla başlıyor. Birtakım duyguları, olağan duyguları kendimiz birer "cehennem" halina dönüştürüyoruz. Sonra birden düşündüm: "Ben neden bir cehennem yaşıyor olayım?" bir de kendi yaşadığımı sandığım "cehennem"i, başkalarına iletmekten, tanımsız ve gereksiz hatta umursız ve onur kırıcı bir çeşit savunmaya geçmemin ne anlamı var?
Ayırt ettiğim bir başka gerçek daha var bu arada. Kendi "cehennem"leri içinde bunalanlar, size, sizinkini söyletmekten bir avuntu duyuyorlar. Siz konunuza ne kadar uzak durmaya çalışırsanız çalışın, sözü oraya getirmekte büyük bir ustalık gösteriyorlar.
Sizinkinin belki biraz daha büyük, biraz daha yakıcı olması sanki bir ölçüde su serpiyor yüreklerine. Onur kırıcı olması bundan. Kimdir cehennem? Üstelik niye cennetsiz? ''
25 Kas 2010
Hanna! Beni duyuyor musun?
Neredeysen gözlerini aç. Bulutlar dağıldı. Güneş açıyor. Karanlıktan ışığa çıkıyoruz. Yeni bir dünya kuruluyor: Dost bir dünya. İnsanların nefret ve hırslarından kurtulduğu bir dünya.
Yukarıya bak, insan ruhunun kanatları var. Uçmayı öğrendi. Gökkuşağına doğru uçuyor. Umuda, yarınlara doğru uçuyor. Parlak yarınlar herkesin olacak. Senin benim ve hepimizin.
Yukarı bak Hanna...
Neredeysen gözlerini aç. Bulutlar dağıldı. Güneş açıyor. Karanlıktan ışığa çıkıyoruz. Yeni bir dünya kuruluyor: Dost bir dünya. İnsanların nefret ve hırslarından kurtulduğu bir dünya.
Yukarıya bak, insan ruhunun kanatları var. Uçmayı öğrendi. Gökkuşağına doğru uçuyor. Umuda, yarınlara doğru uçuyor. Parlak yarınlar herkesin olacak. Senin benim ve hepimizin.
Yukarı bak Hanna...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)