16 Haz 2012



''Hadi anlat deseler anlatamam
Bir yere gidiyorken cayıp bir başka yere gitmeyi
Yani bir kunduzu karşıdan karşıya yüzdüren sezgi
Nedir ben bilemem ki''

12 Haz 2012

Eflatun

'' Göğsüne vurdu ve yüreğine şöyle çıkıştı;
- Dayan yüreğim, daha kötüsüne dayanmıştın! ''

8 Haz 2012

''Fakat allah kahretsin insan anlatmak istiyor albayım. Öyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor, tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat, benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nası karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan. Bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
Kelimeler, kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyor.''
" Huzurluyum. mutluluk benim için hiçbir zaman önemli bir kavram olmadı. Daha çok bir rastlantı gibi yaşadım mutluluğu. Kısa anların hediyesi gibi. Yaşamın karşıma çıkardığı bazı anlar benim için mutluluk demekti o kadar.. Hem unutmayın, mutluluk her zaman eğlenceli bir şey değildir. insan mutlu olmak için aşık olmaz aşk bir kaçınılmazlıktır."

Murathan Mungan



"Kara akik, deniz kabukları, tuz ve zift satan; su mermeri, fildişi, abanoz taşıyan gemilerde çalışmıştı. Tahtaları yılların suyunu emip ağırlaşmış, manevra kabiliyetini çoktan yitirmiş eski, köhne gemilerde canını kaybetmek pahasına uzak ve derin sulara açılmışlığı vardı. Açık deniz gemicilerinden ne çok şey öğrendiğini düşünüyor şimdi. Gemicilerin bildiği hayat başka türlü bir hayattı. Bunu insan, karada, fırtınalı kış akşamlarının fener ışığıyla aydınlatılmış balıkçı kahvelerinde, yapacak bir şey bulamayan sefersiz kalmış denizcilerin can sıkıntısıyla anlattıklarından ya da denizi tükenmiş, sesi tarazlı, kocamış deniz adamlarının usandırıcı tekrarların eprittiği bir örnek hikâyelerinden öğrenemezdi. Karaya çıkan hikâyeler ölürlerdi. Balıklar gibi ölürlerdi. Suyun hikâyeleri suda yaşardı; kendileri çıksa, ruhları karaya çıkmazdı bu hikâyelerin. Orada kalırdı. Denizin ortasında. Karaya çıkanları geri çağırırlardı."

4 Haz 2012


Eğer onun gözünde yoksam ne kadar yokum diye düşünmeye başladım. Bunun derecesini tayin etmeye çalıştım. Bütünüyle mi yoktum acaba, yoksa kısmi bir yokluk muydu benimki? Dünyada iki kişi kalsak mesela, arar mıydı? Aramazsa herhalde kati surette yok sayılırdım onun gözünde. Ya da yolda yürürken ben görmeden önce o görse beni, yolunu değiştirir miydi? O zaman yine kati surette yok sayılır mıydım? Ya da ikimiz aynı anda göz göze gelsek, yol değiştirmeye imkan olmasa, o zaman selam verir miydi? Selam verse mecburen mi var olurdum acaba?