21 Eki 2008

Çocukluk

Şimdi kocaman denizlerde, kocaman gemilerde
Neden yok küçüklüğümüzdeki büyüklüğümüz;
Çocukluğumuzun bahçelerinde, o evlerde
Kağıttan gemilerimizi yüzdürdüğümüz.
Bir şeyler mi kalmış çocukluğumuzda,
Çocukluğumuzla çözdüğümüz...

Ö. Asaf
BEN ATIMA BİNDİĞİMDE,
BEN PAZARA İNDİĞİMDE,
ALIYORUM DEDİĞİMDE,
BÜTÜN PAZAR ALINMIŞTIR!

BEN SAZIMI ALDIĞIMDA,
BESTE BESTE OLDUĞUMDA,
MEYDAN MEYDAN ÇALDIĞIMDA
BÜTÜN SÖZLER SÖYLENMİŞTİR!

Ö. Asaf

20 Eki 2008

nazım'dan

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.
Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.
Hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin..
iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.
bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.
iyi halin cezanda indirim sağlamaz.
sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir.
ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.
üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.
özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"peki o ne yaptı" deme.
herkes kendinden sorumludur aşkta.
sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.
bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen neyapabilirsin ki onun için?
hayatı ıskalama lüksün yok senin.
onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu.
hem ne olmuş yani,yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.
sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....
epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.
kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?
kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.
yine içeceksin rakını balığın yanında.
üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.
yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma;
yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.
sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.
elbet bitecek güneşe hasret günler.
ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil,
güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....

VEDA MEKTUBU

Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse,
aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim,
ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm.
eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim.
az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm.
insan aşktan vazgeçerse yaşlanır.
başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim.
başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim.
başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım.
eğer tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir,
sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım.

tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim.
gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca van gogh resimleri çizer, benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim.
gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim.
tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı...
gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim.
tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim.
ve aşk içinde yaşardım.
erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım.
çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanır.
çocuklara kanat verirdim. ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım.
yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim.
ey insanlar! sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim.
tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim.
yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkum ettiğini öğrendim.
sizlerden çok şey öğrendim.
ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak.
çünkü hepsini bir çantaya kilitledim.
mutsuz bir şekilde...
artık ölebilir miyim?

G.G. Marquez

İntihar mektubu

canım, yeniden delirmek üzere olduğumdan eminim. o korkunç dönemlerden birine daha göğüs gerebileceğimizi sanmıyorum. ve bu sefer toparlanamayacağım da. sesler duymaya başladım.dikkatimi bir şey üzerinde toplayamıyorum. ben de yapılabileceklerin en iyisi gibi görünen şeyi yapıyorum. sen bana mümkün olan en büyük mutluluğu verdin. birisi başkası için ne yapabilirse, hepsini yaptın. sanmam ki başka iki kişi bizden mutlu olmuş olsun, bu korkunç hastalık gelene kadar. artık onunla mücadele edemiyorum, hayatını zehir ettiğimi biliyorum, ben olmasam çalışabilirdin. ve biliyorum ki çalışacaksın. görüyorsun ya, bunu bile doğru dürüst yazamıyorum. okuyamıyorum. söylemek istediğim şu, hayatımın bütün mutluluğunu sana borçluyum. bana karşı hep sabır gösterdin ve inanılmayacak kadar iyiydin. bunu söylemek istiyorum-bunu herkes biliyor. biri beni kurtarabilseydi eğer, o sen olurdun. senin iyiliğinin kesinliği dışında her şey benden gitti artık. hayatını daha fazla zehir edemem. sanmam ki başka iki kişi bizim olduğumuz kadar mutlu olsun.

V. Woolf

Kadının kalbi...

''bir kadın olarak ülkem yok. bir kadın olarak hiçbir ülke istemiyorum.
bir kadın olarak ülkem tüm dünyadır''

V.Woolf

Sezi'den

Bitmedi sevda... ve bitmeden de bitmeyecek
Korku kıyılarında ben beklerken
En güzel gemilerle
Dört nala çıktın geldin

Bana bir uçurum göster
Gideyim
-elinden hiç bir şey gelmemenin çaresiz öfkesi-
Susmayı, kalmayı, ayrılığı bile
Binlerce kez denedik

Hiç bir şeyi bilmedim ama
İşte bunu bildim
Bu orman bize bir şey öğretmediyse
Pencere önünde bir çiçek ne öğretecek?

Sezi

gülünesi aşklar'dan

"kendine tek bir soru sor: insan gerçeği ne diye söylemeli? bizi böyle yapmaya zorlayan ne? sonra, içtenliği niçin bir erdem olarak görmemiz gerekiyor? farzet ki, bir balık olduğunu ve bizim hepimizin de balık olduğunu ileri süren bir deliyle karşılaştın. onunla tartısır mısın? ona yüzgeçlerin olmadığını göstermek için önünde soyunur musun?"

milan kundera

tolstoy

"eskiden önce orospularla yatıp sonra temiz aile kızlarını alırdık, şimdi önce temiz aile kızlarını alıp sonra orospularla yatıyoruz."

Malina'dan

ivan'ı dusunuyorum.
aski dusunuyorum
.damardan verilen gercegi.
ve bunun etkisinin ne kadar kisa surdugunu
bir sonraki, daha yuksek dozu.
sessizligin icinde dusunuyorum.
vaktin gec oldugunu dusunuyorum.
ve dusunuyorum ki,
gelen ivan olmayacak.
ne gelirse gelsin, farkli olacak.
ben, ivan'da yasiyorum.
ivan'dan sonrasini degil

Anais Nin

" henry benim korumaya çalıştığım bilgeliği, gerçekliğe olan tutkumu sarsıyor.
inceliklere karşı kuşkulu, sert kişilikleri yeğliyor.
o belirgin gülümseyişimi bozmak istiyor, bir karnaval maskesi gibi yüzümden çekip alıyor.
benim başkalarını kırmamak için yumuşatmaya çalıştığım sert mizacımın üstüne örttüğüm suskunluğumu parçalıyor.
binlerce kulaç derinlerde gizlenerek yaşayan anais'i ortaya çıkarıyor.
ortalığı birbirine katmayı seviyor.
işi gücü her şeyi itelemek, çünkü karmaşadan zenginlik, sarsıntılardan yeni tohumlar doğar.
henry'i yıkılmaz kılan, beni de yıkılmaz kılıyor.
bizim özümüzde sanatçılık ve yazarlık bulunuyor.
yapıtımızda ve yapıtımızla biz, parçaları birleştiriyor, bütünü yeniden yaratıyoruz."

engel

"hesapta olmayan aşılması imkansız engellere çarparız.
en güçlü engellerden biri, şüphesiz, sevmeyen bir kadında kendisini seven erkeğe duyduğu, bastırılması imkansız, korkunç tiksintinin yarattığı engeldir"

m. proust

Kafka hakkında

KAFKA denen adam 37 yaşında veremden mi ne ölmüştür!
Hayattayken hiçbir kitabı basılmamıştır.
kitaplarını arkadasına yaksın diye vermiştir, arkadası da belki bir gün diye saklamasaydı aynaya baktığımızda kendimizi bir böcek olarak görmeyecektik büyük ihtimal!

daha da acısı,

Bu büyük yazar, ölmeden önceki günlerinde şöyle bir laf etmiştir;

"benim bir yazar olduğumun asla bir kanıtı olmayacak''

bir masal...

öf dedi fare:- dünya da günden güne daraliyor.
ilkin bir genisti ki, korktum, kostum ileri,
uzakta sagli sollu duvarlari görür görmez dünyalar benim oldu.
ama bu uzun duvarlar da bir çabuk birbirlerine dogru ilerliyor ki,
en son odadayim iste; orada, kösede de kapan duruyor,
gide gide kisilacagim kapana.

kedi: - sen de öyleyse yönünü degistir, dedi ve fareyi kedi yedi

kafka

muhteşem

"odandan cikman gerekmez, masanda oturmaya devam et ve dinle.
.dinleme bile, sadece bekle..bekleme bile
gercekten sakin ve yalniz ol
dunya ozgurce sunacaktir kendini sana..
maskesinden siyrilmak icin baska secenegi yok
husu icinde yuvarlanacaktir ayaklarinin dibine..."

kafka

gözler

"gözleri etüd ederim hep, bana kelimelerden daha çok şey söylerler. bütün dostlarımın harikulade gözleri vardır. içinde yaşadığım karanlık kafesi aydınlatan tek şey, onların gözlerindeki parıltıdır."

kafka

Anais Nin

"o sabah ağladım. ağladım, çünkü beni henry'den ayıran yollar, beni ona tekrar götürecekti. ağladım, çünkü kadın olmamı sağlayan süreç, çok acılıydı. ağladım, çünkü bundan sonra daha az ağlayacaktım. ağladım, çünkü acımı kaybediyordum ve onu hala unutamamıştım."

ingeborg bachman

cok anlamli olabilirdi: tukenmekteyiz,
gitmek zorundayiz, cagrilmadan geliriz.
ama konusmak ve anlasamamak,
ve bir an bile kavusamayan ellerimiz,
yikmakta bunca seyi: kalici degiliz.
ilk adimlarimizi korkutur yabanci isaretler,
bir carpi isareti parcalar bakismalari,
istenen, yalnizliklarda eriyip gitmememiz

16 Eki 2008

DÜŞSEL AKŞAM YEMEĞİ DAVETLILERİ

Hayali bir akşam yemeği düzenleseydim...

Kimleri mi çağırırdım?

  • BORGES (Düşsel varlıklar ve Kum kitabını nasıl yazmış merakımdan! )
  • MILAN KUNDERA ( onun kafasının içindeki beyinse bizdeki ne diye ikirciklendiğimden)
  • ATATURK ( adını papağan gibi tekrar ederek adının anlamını azaltanlarla yüzleşsin diye)
  • NAZIM HIKMET ( Bana da aşık olsun diye umduğumdan:)
  • MATAHARI ( vardır bir hikmeti arkadaslar :)
  • FIDEL CASTO ( Dünyanın bütün şöhreti bir mısır tanesine eşit midir gerçekten ?)
  • BİZANS İMPARATORİÇESİ THEDORA (fahişelikten imparatoriçeliğe...
  • CHARLIE CHAPLIN ( neden belirtmeye gerek var mı? )
  • BOCCACCIO (Decameron'a hürmetimden)
  • EDGAR ALAN POE ( düşlerin tek gerçeklik olduğuna inandığı için)
  • PAUL AUSTER ( Güzel yazıyo güzel )
  • TOM ROBBINS (Parfümün dansı kitabına teşekkür için)
  • SOPHIE MARCEU ( Tamamen çekici bulduğumdan:)
  • IHSAN OKTAY ANAR ( Puslu kıtalar atlasına benım aklım ermiyor )
  • VINCENT CASSEL ( Sophie'ciğim ile aynı nedende )
  • BRAD PITT ( Öpücem:)


Hayal edince bile bi tuhaf oldum:)

sezi


Düşünen hayvan

İnsan her zaman düşünen hayvan olarak tanımlanmıştır, ama düşünceli davranması gerekince sinirden kuduran bir hayvan olmuştur.

Oscar Wilde...

13 Eki 2008

Terk edip giderek beni bütün kapılardan,
Bütün çöllerin ortasında bıraktın
Tan sökerken aradım seni ve gün başlayınca yitirdim
Hiçbir yerde değildin geçtim oralardan da
Sensiz bir oda Sahra Çölü'dür bana kimse bilemez bunu
Kimse bilemez senin olmadığın bir pazar günü kalabalığının ne olduğunu
Deniz kıyısındaki dalgakıranlardan daha bomboş bir gün bu
Bir suskunluksun çağırırım seni ama cevap vermezsin

Yanımda dururken terk ettin beni hiç kıpırdamadan
Her yerde terk ettin beni
Gözlerinle terk ettin
Yüreğinle düşlerinle
Bitmemiş bir cümle gibi terk ettin
Rastgele bulunmuş bir nesne gibi bir eşya gibi bir sandalye gibi
Yazın sonunda gelen bir yaz tatili gibi
Bir kartpostal gibi
hani bulunur ya bir masa çekmecesinde
Senden dökülen biriyim ben bütün bir ömür boyunca en ufak bir jestinle

Başını ya çevirdin hiç görmedin beni ağlarken
Görmedi bakışların benim gibi birini
Uzaklardayım bir iç çekişinde bile
hiç acıdın mı ayaklarına dolanan gölgene?
Seni hiç bu kadar güzel bulmadım kendinden umudunu kestiğin anki kadar
Aynalar çehren yaklaştığında ışık tutuyor yaşamıma
gözümü kamaştırıyor ışığın
sözcükler parça parça dökülüyor seni görünce
dizelerim de en küçük bir kıpırtınla susuyor
Yaşamam senin nefesine bağlı varoluşum da sesine
senin suskunluğun beni korkutuyor
Delicesine yollar katetmem gerek seni düşlerinde yakalayabilmem için
konuştuğun esnada bile

Sözcüklerle randevulaşıyorum

ama sen gelmiyorsun binde bir defada bile

Ama binincisi bu binincisi

Louis Aragon

9 Eki 2008

Walt Whitman

Duydum beni suçluyorlarmış.
Duydum beni yerleşmiş inançları yıkmakla suçluyorlarmış,
Ama ben aslında ne inançlardan yanayım ne de onlara karşı
(onlarla ortak neyim olabilir? ya da onların yıkılmasıyla)

Ben, bu devletlerin bütün kentlerinde,
içerlerde, kıyılarda,tarlalarda, ormanlarda,
suların içinden geçen bütün teknelerde,
Sırtımı gösterişli yapılara güvenen kimseye dayamadan,
Arkadaşlığı öveceğim,
bütün yüreklere dost sevgisini sokacağım.
ve sonunda onu yerleşmiş bir inanç haline getireceğim.

Tyler Durden...

Bizim nesil büyük bir buhran, büyük bir savaş yaşamadı. Bizim savaşımız ruhlarımızda. Mutsuzluğumuz hayatımızdan. Televizyon izleyerek ve bir gün milyoner, ünlü bir şarkıcı veya sinema yıldızı olacagımıza inanarak büyüdük. Şimdi gerçekten kızgınız çünkü bunların hiçbiri olamadığımızı fark ediyoruz.

çok seksi olduğumuzu düşünüyorum:)


Evimde odamdayım, pencereden görüyorum şehri. Artık anlamı yok benim için. Aşkı bulup yitirdiğim yer. İçimde bir boşluk daha belki. Kocaman denizine sığmayı beceremedim. Bir aşkı bahane edip bir imkansızlığına küstüm şehrin ve gittim.

Bunu hiç anlayamadın sen. Senden kaçmak için başka şehirlere, başka adamlara, başka şarkılara gittim. Hep te bağırdım acıyı giderken ama dönüşlerim hep bitkin, yenik ve dilsiz oldu.

Ta ki gidecek bir yer olmadığını anlayana kadar. Meyvenin çekirdeğini içinde taşıması içinde taşımak sevdiğini… Kolay değildi.

Bazı hikayeler ancak üçüncü ağızdan anlatılabilir.

Yaşarken yazamazdım ölürdüm acıdan. Bittiğimiz için ve seni artık ‘öyle’ sevmediğim için deneyebilirim. İbret için. Tıpkı aşkını uzun süre susunca tadının acılaşması gibi. Bende senden kalan eski bir bahar artık. Geçen yıllar acıların alevini aldı, yokluklar oldukları yerde duruyor hala.

Birini sevmeyi nasıl tanımlarsın? Birini çok sevince hayatında neler değişir? Sevgi çekip gidince geride kalan ne? Onca yaşanan şey tuzla buz mu oluyor? Yoksa aşkın şiddeti azalmadan yerini başka bir şey mi alıyor? Büyük aşklar, büyük acılara, büyük acılar büyük boşluklara mı dönüşüyor?

‘‘Geçmişteki seni ve beni, kumruları dinler gibi hatırlıyorum’’ demiştin bir sefer. En sevdiğim kuştur kumru. Çocukken sabahları evin camına gelir tutunurdu. Pencere önünde telaşeyle akşamdan bıraktığım ekmek kırıntılarını yerdi. Çocukluğumla aramdaki zamanı sıfırlıyor ne zaman kumru sesi duysam şehirde. Ama her şey gibi o da seyreldi. Fırınların önünden geçiyorum ekmek kokusuz, çiçek tezgahlarında muhteşem çiçekler görüyorum gereksiz. Mavi gül mesela. Ne işe yarayacak ki? Daha da korkuncu sessiz, oyunsuz çocuklar görüyorum. İçim acıyor.

Hayatta bir sürü şeyle başa çıkmayı becerdim ama yanlış zamanda yaşıyormuşum hissinden bir türlü sıyrılamadım. Beni genç bir kız seni ise koca adam yapan zaman içimi eşitlemekte pek te yardımcı olmadı bana. Dünyayla hep fazla alıp veremediğim vardı. Fazla içime işliyordu. Çok şey bildiğimi sanıyordum o zaman. Şimdi geçmişe dönsem sadece senin önünde eğilirdim.

ama dönemiyorum.

Yaşanan onca şeyin boşuna olduğunu da kabul etmiyor kalbim.

Kimsenin anlayamayacağı bir şeye dönüştü sevgim. İçimde bir taşa.

Kimsenin anlayamayacağı bir şeye dönüştüm ben.

Yutkunuyorum.