28 Haz 2010
İstanbul ne kadar sağlam?
Bir tane mi var inanmam
Kuzguncuktan hisara
Kaç deniz dediniz?
Bir salgın yayılır gibi
Yalan söylüyor herkes
Balkonsuz evler, ihtiyar çocuklar
Camlar çiçeksiz mi dediniz?
İçimden geçen…
Şeker sesi, bir çocuğun bulduğu.
Çatapatlar, fener alayları
Bir tane mi var inanmam
Kuzguncuktan hisara
Kaç deniz dediniz?
Bir salgın yayılır gibi
Yalan söylüyor herkes
Balkonsuz evler, ihtiyar çocuklar
Camlar çiçeksiz mi dediniz?
İçimden geçen…
Şeker sesi, bir çocuğun bulduğu.
Çatapatlar, fener alayları
Leblebi tozlu sokaklar
Erkenden büyüdü mü bütün çocuklar?
Neden
Bomboş
Lunaparklar?
Erkenden büyüdü mü bütün çocuklar?
Neden
Bomboş
Lunaparklar?
27 Haz 2010
Sait Faik Abasıyanık
“ Nereden gelirse gelsin; dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları…”
Susuzluk kaktüsü dikenle kaplar.
Bak bazı kadınlar kaçmaz çorapların uzun bacakları olmuşlar
Ve çalımlar içinde merdivenden iniyor adamlar.
Çocukların gül dudağında zift gibi yapışkan kara sakızlar.
Öyle yalnızız ki bu dünyada sevgimiz durmadan bir taşı ovar.
Sevgilim aşk da uyar çevreye...
ve kendine parlak bir yalan arar
''ama onbeşimde de öyle uyumazdım ben. Bir şeyler beklerdim , at arabasıyla sallanarak gezeceğimizi, piyano çalacağımızı, teyzemin kızlarının geleceğini, sonra gelenlerin gideceğini, yemek yiyeceğimizi ve bütün bu bekleyişi bitiren daha derin bir bekleyişi ve o bekleyişin içinde beklediğimizi ki , nedir insan hiçbir zaman bilemez. Sonra aradan doksan yıl geçince yüzlerce küçük musluktan mermer bir havuza biriken pırıl pırıl su gibi hepsinin aklımı doldurduğunu anlarım ve sıcak ve durgun yaz gecesinin sessizliğinde havuzun serinliğine gövdemi yaklaştırdıkça , içinde kendimi görürüm ve kendimin benle dolu olduğunu görürüm ve kirlenmesin diye, pırıl pırıl suyun üstüne toz düşmesin diye sanki ben , havaya kendimi üflemek istiyorum.''
22 Haz 2010
karşılaşma
Yalnızca aşklara ömür biçilir, yani bilirsin kaç gece, kaç ömür sevdiğini, ama ayrılık sonsuzdur!
seni gördüm , şimdi şurada , biriyle elele. Seni severken , ellerinsiz yürüdüğüm yollardan biriydi. Beni bilirsin hep nefret ettim alışveriş merkezlerinin pazar günlerinden . az önce seni sensiz nefret ettiğim yerlerden birinde ve bensiz gördüm
ayrılığımız asıl şimdi başladı
bıkkınım zamanın oyunlarından. Koridorların beyaz ışıkları yüzümü aydınlatıyor.
seni gördüm , şimdi şurada , biriyle elele. Seni severken , ellerinsiz yürüdüğüm yollardan biriydi. Beni bilirsin hep nefret ettim alışveriş merkezlerinin pazar günlerinden . az önce seni sensiz nefret ettiğim yerlerden birinde ve bensiz gördüm
ayrılığımız asıl şimdi başladı
bıkkınım zamanın oyunlarından. Koridorların beyaz ışıkları yüzümü aydınlatıyor.
Küçülüp yok olmak istiyorum
ne bileyim nefesin mesela, sende değildir, onun göğsünde devam eder soluklanmaya.
ne bileyim nefesin mesela, sende değildir, onun göğsünde devam eder soluklanmaya.
sonra aniden onu görür ve yavaşça ölürsün.
ölümün ani bir olay olduğunu düşünenler yanılıyor . Kalbin durması sadece bir başlangıç oysa ellerin ölmesi zaman alıyor
ve ayrılık ölmüyor
hiç
kısaca hiçbirşeydir ölüm
seninle bir kez olsun elele yürümediği bir yerde görürsün onu biriyle elele
ve kalbin durur!
ölümün ani bir olay olduğunu düşünenler yanılıyor . Kalbin durması sadece bir başlangıç oysa ellerin ölmesi zaman alıyor
ve ayrılık ölmüyor
hiç
kısaca hiçbirşeydir ölüm
seninle bir kez olsun elele yürümediği bir yerde görürsün onu biriyle elele
ve kalbin durur!
Uyarı!
Bu bir uyarıdır! Sakın ola ''aman da sanat filmi izleyeyim, bağımsız sinemaya destek olayım'' gibi düşüncelere dalıp Şüphe isimli Yunanistan yapımı filmi izlemeyin. Aman diyorum. Ben yandım eller yanmasın!
Alexis Alexou mudur nedir filmin yönetmenine buradan sesleniyorum: karanlık, iç bayıltıcı, ışıksız dar odalar, lüzumsuz diyaloglar, yarıdan kesik suratlar, manasız kamera sallanmaları, ikidebir başa dönmecelerle çirkin oyuncuları 50 dolarlık bütçeyle filme çekince sanat filmi olmuyor! Sana 4 ödül veren o festivalleri de buradan kınıyorum.
Nereden başımıza musallat oldu bu Lars von Trier çakmaları anlamadım ki! Hadi en azından onun filmlerinin bir derinliği var, seni duvara çarpar ki o rahat koltuğunda rahat edemeyesin. Bu filmde ne anlattın bize çok rica ederim bi anlatır mısın? Hayır biz anlamayınca sanat mı oluyor? O zaman senden büyük sanatçı yok, senaryo ödülü de almışsınız tebrik ederim!
Çok entellektüelsiniz, derinsiniz, sinematografsınız, bağımsızsınız!
ama insan sinemadan soğur yemin ederim, kendimi aşkı memnuyuya vericem, valla bin basar!
ayrıyetten yaşasın holivud yaşasın tom kuruz aaaaaaa!!!!
21 Haz 2010
Lars von Trier
"a provocation's purpose is to get people to think. if you subject people to a provocation,
you allow them the possibility of their own interpretation"
"bir provakasyonun amaci insanlari dusunmeye sevketmektir.
"bir provakasyonun amaci insanlari dusunmeye sevketmektir.
eger insanlari provoke ederseniz, onlara kendi dusuncelerini aciklama olanagini verirsiniz"
16 Haz 2010
Turgut Uyar
ilaç milaç bok püsür
şuramda bir şeyler var
sahiden bir şeyler var
haykırmadan anlatamam...
şuramda bir şeyler var
sahiden bir şeyler var
haykırmadan anlatamam...
15 Haz 2010
Dilaver Cebeci
ve kim bilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum
durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
daha çok işimiz var” diyorum
durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
daha çok işimiz var” diyorum
10 Haz 2010
Truman Capote
"... eksantrik, sıra dışı tiplerin onda neden böyle hep yoğun bir hayranlık uyandırdığına, bir kez daha şaştı. Daha çocukken, karnavallardaki hilkat garibelerine duyduğu bir duyguydu bu. Sevdiği herkeste az ya da çok bu garipliğin, bu arızanın olduğu yalan mıydı? Buysa garipti, çünkü bu özellik, vincent'i çeken hatta büyüleyen bu nitelik, vincent'i eninde sonunda yok etmeye götürüyordu."
Headless Hawk
Headless Hawk
9 Haz 2010
7 Haz 2010
5 Haz 2010
Kendini bu kadar önemsememelisin dedi.
Bizleri sirk hayvanları gibi egitiyorlar.
Şöyle sev, şöyle otur, şöyle ağla!
Alkış peşinde hayatı heba ediyoruz.
Daha büyük kafesler için daha uysal olmamız öğretiliyor.
Ama içimiz küçüldü.
Ve Bütün bunları boşver
Bir başyapıttır insan.
Evlerden arabalardan, kendini özel ve önemli sanmalardan
ve yama aşklardan vazgeçmelisin önce.
Zordur.
Bizleri sirk hayvanları gibi egitiyorlar.
Şöyle sev, şöyle otur, şöyle ağla!
Alkış peşinde hayatı heba ediyoruz.
Daha büyük kafesler için daha uysal olmamız öğretiliyor.
Ama içimiz küçüldü.
Ve Bütün bunları boşver
Bir başyapıttır insan.
Evlerden arabalardan, kendini özel ve önemli sanmalardan
ve yama aşklardan vazgeçmelisin önce.
Zordur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)