23 Haz 2013


Ben gece olsam hiçbir şeyden korkmazdım
Ama gece değilim ve karanlık çöküyor
Nefesimi tutuyorum
Tenimde kalan kuşları sayıyorum
Sabahı uzağa koymuşlar
Sabahı buluyorum.
Güneş denizden yavaşça çıkıp salınıyor şimdi
Ben aynalarda seni giyiniyorum
Demli çaylarla, sesimde civiltilarla
Seni bekliyorum


 
 
Körler gibi el yordamıyla ne güzel anlaştık
Boynumda göze görülmez bir alfabe
Söyleyebileceğim bütün sözlerimden öpüyorsun



22 Haz 2013

 
Ne çok deniz kapandı üzerimize
Ne çok saçlarından
Sonra ellerin, ellerin o iki cambaz benim etimde yürüdüler, yürüdüler
Güneş ceplerinde
Ardından suya deyince yeşili azalan yapraklar gibi
Biz hayata değdik
Gerçek hayata
Benim bir sesim, bir senin duyduğun sesim
Bitti.
Beni öpen o senden eser kalmadı şimdi soğumuş gözbebeklerinde.
Ağlamam artık ben ağlamam!
Ağlamak bitti.
 
Yeterince unutursam, yeterince unutabilirsem
Bir hayali gömebilirim.
Ama tadını unutsam ağzımda hatırlıyorum adını.
Unutmak bitti.
 
Denizler kararıyor
Koca şehir ufalanıyor
Nelerin terazilerinde tarttın da hep az çektim ben?  
Neleri doldurdun o kefelere?
Belki hala dolu çekiyorsun ağlarını
Sulara devam kaptan!
Kalabalık balıklar kalabalık balıklar.
Balıkları biliyorsun tamam
ama haberin yok mavilerden.
Bütün denizler birden bitti.
 
Şimdi yalnız olmayayım diye
Yalnız olmayayım diye birileriyle oyalanıyorum
Gözüm, kulağım geçen zamanda
Zamanın sesini dinliyorum ve insanları öpüyorum
Aşktan değil
Yalnızlıktan
Sesin tik tak duyuluverecek er geç
Artık bu beklemek benim evim
Bütün ormanların bütün ağaçları . Bitti
 
Hayat kısa hayat kısa hayat kısa
Bin kez söylediler - bildim.
Bilmedikleri
Pencerelerde
Çiçekler.
Bitti

18 Haz 2013


Kendi kendime sordum: 'Tüm hüzünlü temalar arasında, insanların evrensel kavrayışına göre en hüzünlü olan hangisidir?'belirgin yanıt 'ölüm' oldu. 'ne zaman?' diye sordum, 'Tüm temaların bu en hüzünlüsü en şiirsel hale gelir?' Daha önce oldukça ayrıntılı bir biçimde açıklamış olduğum gibi, burada da yanıt açıkça ortadadır. 'Güzellikle en yakın biçimde birleştiği zaman.' Şu halde, güzel bir kadının ölümü tartışılmaz bir biçimde dünyanın en şiirsel konusudur."
 
Edgar Allan Poe
Katerina Lomonosov / Favorite Wife
 

Elimden tutup bir düşte yürütemedin beni.
Gördüm, bazı adamlar tutuyorken kadınların ellerini, elleri uçuşuyor, elleri çok kadınların.
Sen ellerimden tutup bir düşte yürütemedin beni.
Sesimin sesi soldu beklemekten.
Cam kırıkları öncesinde pencerelerin sesi;
Korku mu?
Bütün aynaları geziyor simdi gözlerim. Yoksun. 
Şiir bütün aynaların birden kırılması değil mi?
 
Belki sormamiz gereken sorulardan biri su; babasi yasinda adami yuzunde onca hincla coplayan polis aslinda kim? Erdal Eren`i kim asti? Hrant Dink`i kim vurdu? Nazim Hikmet neden uzaklarda vatanini sayiklayarak oldu? Kadinlari kimler kesiyor? Cocuk pornolarini kimler izliyor? Uniformalar uniformalar? Biziz aslinda giyen de giydiren de.

14 Haz 2013

 
" Gatsby, o yesil isiga, onumuzdeki uzayip giderken her yil biraz daha geriye cekilen heyecan dolu gelecege inaniyordu. bir an icin elimizden kacmis olabilirdi -fakat bunun onemi yoktu- yarin daha hizli kosar, kollarimizi ileriye uzatir... ve guzel bir gun baslarken... 
evet bizler boyle akintiya karsi kurek cekerek çabalarız ama aslında durmadan geriye, gecmise dogru suruklenip gideriz"

7 Haz 2013

Sabahattin Ali, Metin Altıok, Bahriye Üçok, Hrant Dink, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Erdal Eren, Deniz Gezmiş… ve daha niceleri. Sürgünde ölenler, sorgudan dönemeyenler, onbinlerce Kurtuluş Savaşı şehidi, ve yirmi yaşında aşık olamadan, sevdiğine sarılamadan tenekeden sınır karakollarında ölen o güzelim çocuklar, depremlerde binaların öldürdükleri, tersanelerde demirlerin öldürdükleri, yağmurun boğdukları, devletin astıkları, faklı Allah'a inanıyor diye öldürdüklerimiz, ırkını beğenmeyip yok farzettiklerimiz, kaybolup giden o madamlar, terör cinayetleri, kocalarının parça parça doğradığı binlerce kadın, ‘’yollarda, sürgünlerde, göçlerde'' azalanlar, dağlara çıkarılıp beyni yıkanan, katil olmaya büyütülen ve olan Kürt çocuklarının ölen çocuklukları, ''katil'' olmadan önceki o çocukların ölü hayalleri, Sarıkamış’ta yırtık çarıklarıyla donan askerlerimiz, yağmada hırsla üzerine basıp geçtiğimiz ‘’Eleni'ler’’ , dağdakinin kovdukları, o bağlarını ağlayarak terk etmek zorunda bıraktıklarımız, büyük şehirlere umutla göç edip soğukta ve aç hayatta kalmaya çalışan insanlar, ruhları ölenler, bedenini satmak zorunda kalan herkes, boyun eğdirilenler , susturulan türküler, kimi seveceğine biz karar veremedik diye onurunu öldürdüğümüz eşcinseller, genelevlerde gözleri ölmüş, tenleri ölmüş hayat kadınları, yol kenarlarında pis kokan adamların dövdüğü travestiler, babası yaşında adamlara satılan çocuk kadınlar , kalpleri ölmüşler… Bu ülkenin gölgeli, karanlık ve hasta bilinçaltının ezdiği, susturduğu her ses, her nefes. Ve bize hediye edilen zerre değerini bilmediğimiz bol bayraklı , çok rap raplı, çok ''ses''siz ve tek tip olmaya zorladığımız tüm kayıp renkler. Bizim yapayalnız Cumhuriyetimiz.
Çocukluğumun fener alaylarında ne güzeldin!
"Terorizm insanları öldürmek için kullanılan bir tekniktir. Bu, bir düşman olamaz.
Terorizmin düşman olduğunu söylemek, 2. Dünya Savaşı'nın Nazilere karşı değil, Blitzkrieg'e (yıldırım harekâtı) karşı yürütüldüğünü söylemek gibi birşey olur. Düşmanın kim olduğunu, onu bize karşı harekete geçmeye neyin sevkettiğini sormak zorundayız
."
Bu cumledekı Terorizm yerine bugun dusman belledıgımız kişilerin yüzlerini veya parti logolarını koyabılırız. Her ideoloji her diktator halkı tarafından yaratılır / cagrılır. Ve ıster ınanın ıster ınanmayın halkın o partıye oy vermesini küçümsemek/lanetlemek yerine o partının gecmıs 80 yılın curumesının sonucu bugun orada oldugunu da anlayamazsak bız ancak havayı doverız, söveriz.
O da lazım onu da yapalım, sesimiz çıksın, dik duralım ama ılaveten bugun devlet babanın dedıklerıne en ufak ıtırazında ınsanlara "anarsıst" damgası yapıstırma gelenegının kokenlerını de sorgulayalım. Bu ulkenın geçmişi çok karanlıktır. Asılan başbakanları, sürgüne gönderilen yazarları, sorgudan dönemeyenleri, öldürdüğümüz o güzel çocukları, ülkeyi aydınlığa kavuşturacağız diye kurduğumuz o karanlık ikna odalarını , tenekeden sınır karakollarında ''o uyursa herkes ölecek'' diye vatanın başını tek başına bekleyen askerleri, Sivas'ı , gazeteci cinayetlerini, korkumuza yenilip küçümsediğimiz değerleri/inançları, yolsuzlukları, yüzü/vicdanı karanlık politikacılarımızı, çürümüş ve içi boş kurumlarımızı ve daha nicelerini hatırlayalım. Bu ülkenin bazı polisleri Hrant Dink'in katılıyle hatıra fotografı cektırmıstır. ( Trabzon çok sık seyahat ettiğim bir şehir ve Hrant Dink'in öldürüleceği/ve iyi olduğu!!! burada kahvehanelerde konuşuyordu!) Bu ulkede ınsanlar 80 yıldır Turk-Kurt , Sagcı-Solcu ve sımdı de Atatürkcü-Allahcı olarak kutuplastırılmıstır. Neden? Kim? Tayyip , AKP yüzünden! Evet o gıderse aydınlık gelecek öyle mi?