Artık farz oldu açıklama yapacağım. Toplumdan tepki aldım:)
''Ay biz seni edebi, şiirsel, derin, entellektüel bilirdik. Ne bu şimdi Aşkı Memnu'lar, Recep İvedik'ler. Sezi ne oluyor sana''
diyenlere cevabımdır:)
Bende bir Recep İvedik, bir Şahika Koçarslanlı yaşamaktadır. Yüreğimde denize yakın bir mahallede pencere pervazlarına yaslanıp konu komşunun her işine karışan yelloz, çaçaron bir kadın var neyleyim:) İçimin Etiler'inde SPA'larda gezen , bol Chardonnay'li bir kadın kol gezmekte:)
Ne yapabilirim:) Benim mi suçum? :)
Proust da okurum, Aşkı memnu da izlerim ( şöyle çayımı demleyip koltuğa yayılırım, dizi çıkmış pijamamla Firdevs kıyafetlerine laf atarım, eğlenirim yani:) , arkeoloji müzesine giderim, İskender Lahiti'nin önünde saatler geçiririm, ıspanaklı ev böreğine ve sushiye bayılırım , Sarayburnu sahilde nohutlu pilav yerim, SPA'da bilmemne bakımına girerim sonra evde cam silerim, Bach resitali dinlerim, roman dansı kursuna başlarım, pilates ardından tereyağlı pilav, bir gün retrospektif sergisi ertesi gün Recep ivedik:)
''Hadi ordan stilsiz sen de!'' diyenler olabilir.
Ben ''Multifunctional''ım arkadaşlar elimde değil:)
Ama komple ''duruşsuz'' , ''hamama gidenin tası'' da değilim.
çoğunlukla AVM'lerden, genelde foodcourt'lardan , ''gibi'' yaparak yaşayan insanlardan, taklit çantalardan, şımarık çocuklardan, kötü müziklerden, iki satır karaladım ahanda şiir oldu kılıklı şair!lerden, sahneye peçete fırlatılıp eğlenilen müzik kluplerinden, techno müzikli et pazarlı dejenere kopmuş clublardan, aşırı cinsel çağrışımlı kalça sallamaktan ibaret o danslardan, 40 yaşında gibi görünen genç kızlardan, cafe düzeyinde servis verip Çırağan Sarayı hesabı tahsil eden zincir işletmelerden, kötü fasıldan, kulağıma sokulan zurnadan, katledilen Klasik Musiki eserlerinden, bakımsız müzelerden , uyduruk füzyon yemeklerden, moda diye çekirge sürüsü gibi üşüşülen mekanlardan , küstah garsonlardan, kalitesiz beyaz peynirden, ''sıçarım tasarım olur'' tarzı her dışa vurumun ''ay ne kadar değişik, ben anlamıyorum dimek ki bu yüce sanattır'' diye insanlara kakalanmasından, Yerebatan sarnıcını, Efes harabelerini , Kapadokya'yı, Sokollu Mehmet Paşa Camii'ni görmeden , ''ah şekerim louvre da şöyle gözel böyle gözel'' muhabbetlerinden , lüks balıkçılardan ve Allah affetsin fazla! modern sanattan pek haz etmem!
Balat'a, Ahırkapı'ya bayılırım. Türkülere aşığım. Gazete kağıdı üzerinde balığa, çay bardağında rakıya, kaliteli şaraba, salaş çay bahçelerinin mavi boyalı , yorgun tahta sandalyelerine, hakkıyla ve saygıyla yapılan sema gösterilerine, anneminki gibi imambayıldılara, gümüş çay takımlarına, ince belli bardaklara, Ferzan Özpetek filmlerine , Dot'un zorlayan ama değerli oyunlarına, klasik heykellere, klas kadınlara BAYILIRIM.
Bir tarafa fazla tutunanların ( ne taraf olduğunun pek bir önemi yok) tehlikeli olduklarını bilirim. Aynı şekilde ''Aşkımemnu mu asla asla izlemem ıyyyghhhh iğrençç'' tarzı nidaları abartılı ve gerekli gereksiz heryerde deklare ederek kendine ''aydın'' süsü katmaya çalışmalar da bana yapay geliyor. not: fikir beyan etmek başka şeydir, her adını duyduğunuzda ''yok izlemiyorum'' demek yerine , böyle bir blue blood duruş , sanki her akşam evde Chopin dinler edalarınıza sözüm var!
Sibel Can ''Lale Devri'' şarkısını çok güzel söylüyor kardeşim!
Şahsen chill-out'a, Morcheeba'ya bayılmakla birlikte şahsını fazla bildimcik,buldumcuk ve bazen avam bulduğum Ebru Gündeş'in ''Yaralı'' şarkısı o anki ruh halime cuk olabiliyor.
tavsiye ederim!
Sizi de eğer o ''elitim de elitim, kıymalı kol böreği mi ? hiç işim olmaz ben mozzarellasız yaşayamam, Türkçe müzik mi asla dinlememmm'' dünyanızdan çıkabilirseniz Aşiyan sahile ayran-tost'a bekleriz.
öperiz