4 Kas 2013



Ingeborg Bachman



"Gerek bu kitapta, gerekse sonraki kitaplarda savaş üzerine bir şeyler yazmak istemiyordum. Çünkü bunu yapmak çok basit, benim için aşırı basit olan bir şey. Savaş üzerine herkes bir şeyler yazabilir, ve savaş her zaman korkunçtur. Ama barış üzerine bir şeyler yazmak, yani bizim barış dediğimiz şey üzerine, çünkü bu, gerçekte savaştır... Gerçek savaş, her zaman adı barış olan savaşın patlamasıyla doğar"



Düşüncelerim beni delirtmek uzere... Mani - depresyon- sizofreni ataklari yasiyorum ve bütün bunlar ‘’kafamın içinde’’ oluyor. Gundeligin ayrintilari yerli yerinde yoksa. Hersey normal seyrinde. “Sulara devam kaptan!” diyorsun. Gemiler hep gidiyor. Gemiler suyun altinda gidemiyor. Bundan derinlik korkum. Oysa beni bogan sular degil hava! Daralan aslinda gokyuzu. Mavisi kuculuyor, ustume yuruyor. Ben bu sonsuzlukla nasil basa cikacagimi bilmiyorum!

Icimde ucusan kelimeler! Insan yuzleri sayfalara dusuyor, o yuzlere donusup onlari konusturuyor, anlattigina inaniyor ve o cumlelerin icinden acitarak gecip gitmesini izliyorsun. Yalnizlik degil de geride birakmislik hissi.

“Yalnizca tek kadehi icilmis yetmislik bir raki” gibi geride buyuk birseyleri biraktigini bilmek, tadini hayal etmek ama ondan korkmak. Yasamayi bir guzel becerirken hayati aslinda yureginde tasiyamadigini bilmek.

Hayati yutamamak... Gorduklerinin hissettiklerinin tenine fazla gelmesi ve caresizlik. Teninin fazla incelmesi. Dunyanin icine islemesi. Saf kotulugu gormek...

Ne yapacagini bilememek. Yarina duyulan ofke! Bana yeni ne verebilirsin ki!

Benim sise diplerinde biraktigim sulari icemedigi icin olen cocuklarin oldugu bir dunyada sahip oldugum konfordan duydugum utanc, hayattan aldigim keyif, ilk evetlerin ilk opuslerin anilari, beyaz carsaflarda denize yakin uzun uykular...

Bunlar belki hayatta tutan.

Senle senin aranda o koca ucurum. Kelimelerin bir sarkac. Yapip yikan. Carpip duruyorsun kendine. Yazsan gececek biliyorsun. Yazilmiyor!