27 Oca 2012

Metin Altıok

''Kor düşseydi yüreğime bu yine de anlaşılır olurdu,
içimde suyu kesilmiş bir fıskıye birdenbire buruşup soldu''

25 Oca 2012



- Yarın ne kadar diye bir soru sormuştum Anna hatırladın mı? Sonsuzluk ve bir gün kadar...
- Duyamadım?
- Sonsuzluk ve bir gün kadar...



20 Oca 2012

iki gündür iliklerime kadar hissettiğim bir duygu var adını koymakta zorlandım, aşina olduğum bir duygu değil; t i k s i n ti . İnsanların sosyal medyada ''Ermeninin teki öldürülmüş işte abartmayın bu ülkenin başka sorunları var'', ''Ben Türküm Ermeni değilim'' vs vs. yorumlarını görünce ruhum küçülüyor;
BEN İNSANIM. Ne Türküm ne Ermeni ne Eşcinsel ne Japon ne Türbanlı Dinci ne Kürt ne Solcuyum. hiçbiriyim. hepsiyim. İNSANIM BEN. Ben kendimde aklımla kalbimle yarattığım değerlerimle övünürüm. İnsan eti yemem, çalmam çırpmam, ezmem, gönlüm geniştir, ruhumu büyütürüm, paylaşırım, özür dilerim, geri adım atarım, anlamaya çalışırım, düşünürüm, çok güzel domatesli pilav yaparım, şiir yazarım , severim. Kendimde gurur duyduğum şeyler bunlar benim. Irkım değil, doğduğum yer değil. Doğduğum toprakları severim. Denizlerimi severim ama benim değiller. Ben toprakların, denizlerin, ağaçların, nüfus cüzdanlarının, tapuların, karvizitlerin, evlerin, odaların, portakal ağaçlarının, fındık bahçelerinin sahibi değilim. Türk olmakla övünemem, ırkımla, doğduğum toprakla, babamın parasıyla, yeşil gözlerimle, soframdaki tabak tabak yemekle. Bunları ben seçmedim. Başka hiçbir ülkenin de vatandaşı olmaya hevesli değilim. ama Türksem eğer Ermeniyim aynı zamanda. Bu dünyada kim haksızlığa uğruyorsa o olmalıyım. Bir adam düşünceleri nedeniyle göz göre hedef gösterilerek öldürülüyorsa, katilleri kahraman ilan ediliyorsa, katilinin beresinin benzerleri satış patlaması yapıyorsa ben Hrant Dink'im o zaman. Cumartesi annesiyim. Oğlumu sabah devlet götürdü. Getirmedi geri. 9 yaşında bir çocuk gelinim. Oğlanlarla konuştum diye öldürülen bir töre kurbanı kadınım. Madımak'ta yaktığınız Metin Altıok, kafasını taşla ezerek öldürdüğünüz Sabahattin Ali'yim, 17 yaşında astığınız Erdal Eren'im, Ordunun bombalayarak öldürdüğü sigara-benzin kaçakçisi köylüyüm. Eşcinselim dedim diye babamın öldürdüğü Ahmet'im. İçeri alınan gazeteciyim. Kimliksizlik mi bu? Öyle olsun. Sizin kimlikleriniz bana fazla geliyor. Sizden küçüğüm ben.

16 Oca 2012

" Küçük insanı büyük insandan ayıran şeyin ne olduğunu sordu kendi kendine. Onu sıradan insanlardan ayıracak bir vasfı olmadığına, başkalarından çok da farklı sayılmayacağına göre kendi gözünde kendi neydi? Dar alanlarda bunalmaktan ibaret miydi meselesi? Küçük tasalarını hemen unutan, daha rahat,daha az sorunlu bir hayat yaşamak için çabalayan insanlar bunun farkında olmadıkları için mi küçüktüler? Bu dünyada iyi kötü yaşadıkları ve bir gün ilahi adaletin önünde sıradan hayatlarının hesabını vereceklerine inandıkları için mi huzurluydular? Huzurlu muydular gerçekten?Hayat uzun bir huzur muydu? "



yola birlikte düşeriz


kendi denizlerimizde


yalnız yüzeriz.

Gözlerin dibi görünmeyen kuyular gibidir.
Büyük sözlerin hiç tutulmamıştır.
Seni seviyorum demişsindir.
Çok ve Boş.
( evet bir vaattir sözler, unutmaz bekler)
Kırgındır sana zaman,
Geçmez.
Ve cambazlar duramaz iplerinde senin.
...Düşer...
Kendimi yeniden yapabilirim. Başka bir şey olabilirim. Yeniden. Kimi istersem. Bana Benzemeyebilirim. Hiç Değişmeyebilirim. Olduğum gibi kalabilirim. Ben Özgürüm.
ufalanıp dökülüyor sesim
böyle eğilip bükülme diye fısıldıyor hayat
ama dizlerime kadar içindeyim diyorum
yetmiyor
insanlık çok sığ
kocaman denizlere özeniyorum


Denize aşığım, deniz dibi cinlerine inanırım, Çağırıyorlar beni. Mavi. Deniz kızlarını ise bilirim. Adım gibi.


Nazım Hikmet

lambayı yakma, bırak!
kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum
kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum
… Atatürk hiçbir zaman böyle hıyar bir duruma düşmemişti. Çünkü Atatürk bizim gibi bir dallama değildi. O bir idealin peşinde aşk gibi koşmuş, hayatı boyunca kendi adına hiçbir çıkar derdine düşmemiştir. Biz özal görmüş Atatürkçüler Atatürkçülüğün anlamını yitirmişiz. Şimdi Erbakan dışında herkes Atatürkçü. Yılda bir gün Erbakan da Atatürkçü. Fettullah hoca tamamen Atatürkçü. Ulan Atatürkçülük böyle herkesin benimseyeceği bu kadar salak bir ideoloji olamaz ki…

Ferhan Şensoy / Üç Kurşunluk Opera

lale müldür



" ona kötü bir şey olsun istedim.
bana aşık olsun istedim "

lale müldür


" yıkıntılarda
bir gölge
bir yara
yosun tutan yürek "

11 Oca 2012


" Bütün bu bulgular, onun güvenilir biri olduğunu gösteriyordu, bu yüzden ona güvenmemeye karar verdim. Nedendir bilmem, bu hoş ve net adamın yüzünün arkasında, sinsi ve hain bir Çin'linin bana nanik yaptığı duygusu uyandı içimde. O güne dek sinsi ve hain bir çinli tanımamıştım oysa."



" Why go on living when we can bury you for $49.50? "

10 Oca 2012


'' Kimim ben? istisna olarak, atasözü olmuş bir özdeyişe bakacak olursam, gerçekten de her şey dönüp dolaşıp, şunu bilmeye dayanmaz mı?: "Kiminle düşüp kalkıyorum?", "Arkadaşım kim?" itiraf etmeliyim ki bu son sözcük, kafamı karıştırıyor. Çünkü bazı varlıklarla aramda düşündüğümden de öte, daha özel, daha az kaçınılabilir, daha etkileyici, allak bullak edici ilişkiler oluşturmaya çalışıyor. Bu sözcük, söylemek istediğimden de fazlasını söylüyor, ben daha yaşarken bana bir hayalet rolü oynatıyor ve besbelli ki bir kişilik olmam için, var olmaktan vazgeçmem gerektiğini ima ediyor ''

Andre Breton


" Geceleyin, bir ormanda, güzel ve çıplak bir kadınla karşılaşmayı, inanılmaz bir şekilde diledim hep; ancak, böylesi bir dilek bir kez ifade edildiğinde hiçbir anlamı kalmayacağından, ona rastlamamış olduğuma inanılmaz bir pişmanlık duydum. Ne de olsa, böylesi bir karşılaşmayı varsaymak pek o kadar çılgınca bir şey değil: olmayacak şey de değil. Sanki her şey kesin olarak durduruldu, Ah! yazdığım şeyi yazmasaydım keşke! Aklın mevcudiyetinin en fazla yok olabildiği bu durum hayranlık uyandırıyor bende. "

" Domatesin üstünde dörtnala koşan bir atı hayal edemeyen kişi geri zekalıdır "


Andre Breton


( Gerçeküstücülüğün babası olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım :)

Andre Breton



'' Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu. Kanadı yok umutsuzluğun, akşam vakti deniz kıyısında bir taraçada, bir sofrada kalayım demiyor. Umutsuzluk bu, kardan elenmiş bir gemi o, ya da düşen kuşlara benzetebilirsiniz ama kanlarının en küçük bir kalınlığı yok.


Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu. Kopçası bulunamayan inci gerdanlık, bir ipe gelmez, böyle bir şey işte umutsuzluk. Başlamışsak bitiremeyiz umutsuzluğu. Saat dört sularında avizeden umutsuzlanırım ben, gece yarısına doğru da yelpazeden umudumu keserim, tutukluların cigaralarından umutsuzlanırım. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu... Umutsuzlukta kalır öyle aynalar, bize asla ölüp ölmediklerini söyleyemezler.


Beni büyüleyen umutsuzluğu gördüm ben. Yıldızların türkü söyledikleri vakit gökyüzünde uçan bu mavi sineği seviyorum. Şaşılacak, o uzun dolu tanelerine benzeyen umutsuzluğu, o kendini beğenmiş o öfke küpü umutsuzluğu büyük çizgileriyle tanıyorum.


Her gün herkesler gibi kalkıyorum, kollarımı çiçekli bir kâğıda uzatıyorum, hiçbir şeycikler hatırlamıyorum, ama hep umutsuzluğun yardımıyla o geceden koparılmış güzelim ağaçları görüyorum. Zaman içinde zaman bu. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu. Böylesi bir umutsuzluk akla gelir mi! Yangın var! Ah yine geliyorlar... imdat! İşte merdivenlere düştüler... ve o gazete ilanları, o kanal boyunca ışıklı reklamlar.


Kum yığını, git, pis kum yığını! Büyük çizgileriyle önemli değil umutsuzluk. Bir orman yapmaya giden angarya ağaçlar, bir gün daha yapmaya giden bir yıldız angaryası, ömrümü uzatan bir angarya günleri daha. ''

Andre Breton


" Gerçeküstücülüğün içerdiği ruh hali, çocukluğun en iyi günlerini coşkun bir şekilde yeniden yaşamaktır. Hakiki bir yaşama en çok yaklaşan çocukluğumuzdur ''



'' Zenne '' Gala bu akşam. Gökkuşağını kovalayalım arkadaşlar. Aşkı savunalım. Varsın bize benzemesin. Renkler güzeldir. Sevmek güzeldir. Her kim seviyorsa, kimi seviyorsa, seviyorlarsa.
Bir kelebek
Kısa ve rengarenk. Kan damlası gibi kırmızı ve acı.
Öldürdüğümüz , susturduğumuz hayatlar. Göstermelik değerler, ezdiğimiz ruhlar, soldurduğumuz renkler. ''Zenne'' bize lazım. Birileri bize harcadığımız hayatları hatırlatmalı. Bize ''Zenne'' lazım ; ikiyüzlü ahlak anlayışımız, cellat namusumuz yüzünden azaldık biz. Az insanlarız, az seviyoruz, az özgürüz, az düşünüyoruz, az anlıyoruz. Aşkı kapalı kapılar arasında yaşanmaya mahkum edip, kendimiz o duvarlar arasında gerçekten ''kötü'' şeyler yaptığımız için kötüyüz biz. Düşüncelerimizde , kalbimizde, eylemlerimizde olmayan o ''namus'' namlunun ucunda. Ne kolay! Ahmet Yıldız'ı tanımam. Eşcinsel değilim ama sevdayı bilirim,

Dokunmazsan öleceksin gibi gelir, dokunursun öldürürler.

9 Oca 2012


Hakkında hiçbir yorum okumadan izleyin derim.


''İtalya'da 30 yıl boyunca borjiyalar vardı. Yani savaş, kıyım, cinayet... Ama Mikelanjelo, Leonardo ve Rönesans da aynı dönemde var oldular. Oysa İsviçre'de kardeşlik, 500 yıllık demokrasi ve barış vardı ama ne yaratabildiler? Sadece guguklu saati!..."

Orson Welles


"Televizyondan nefret ediyorum, fıstıktan nefret ettiğim kadar,

ama fıstık yemekten kendimi alıkoyamıyorum."

3 Oca 2012

Vilayanur S. Ramachandran

"Belki de benliğin ne olduğu sorusunun çözümü deneyselcilikte değildir. Belki de radikal bir perspektif değişikliği gerekiyordur. Hani einstein cisimlerin her hızda hareket edebileceği varsayımını reddetmişti ya, onun gibi. Eğer böyle bir perspektif değişikliğini başarırsak, büyük bir sürprizle karşılaşabilir ve aradığımız yanıtın en baştan beri gözünü dikmiş bize bakıyor olduğunu görebiliriz. Burada new age guru pozlarına yatıyor gibi görünmek istemiyorum, ama hindu felsefesinin bulanık bir şekilde de olsa ortaya koyduğu iançla ; yani benlikle başkaları arasında özsel bir fark olmadığı hatta benliğin bir yanılsama olduğu inancıyla bu fikir arasında tuhaf paraleller var."

2 Oca 2012

Bu filmi izledikten sonra ilk yaptığım şey koşa koşa gidip sıcak , mis gibi bir kahve içmek oldu. Buz gibi bir portakalı ellerimle soydum sonra, dilimledim, her dilimini cennet gibi yedim. Denizi görebilirsin, koklayabilirsin, dokunabilirsin, tadabilirsin, duyabilirsin.
Portakalı duyabilir misin?

Aşk filmi? Felaket? Dünyanın sonu?
Duyularınızı tek tek kaybetseydiğiniz hangi mükemmel duyuya sarılırdınız? Yaşamaya devam edebilir miydiniz? Muhteşem bir Brandy ve ispirtoyu, sabunla, tereyağını ayıran şey nedir?
İnsanlar ne için yaşar? Nasıl hayatta kalırlar? Aşk ''ne''den yapılmadır?
- Bana bir şey söyle
+ Bir şey?
- Diğer insanların bilmediği bir şey,
Seninle ilgili bir şey. Bir sır.




suya düş



“Çocukken Hitler'i sonunda çoğul eki var diye bir sürü kişi sanırdım.

Meğer yanılmamışım”