önce sesin geldi
aralandı kapılarım
ardında şaşkın bulutlar çıkmazı
sonunda sen gönlü güvercinli kadın
köpüren simsiyah saçlarınla
günler boyu koşuşup durdun
içimin aykırı ırmaklarında
gamzelerinde gizlediğin o binlerce yıldızı
döküp de şimdi üstüme
söyle nereye?
artık herkes tutsun da elinden kendi şiirinin
tersinden mi girsin ölü kelebekler sokağına
sen bende daha bitmedin ki
gönlü güvercinli kadın!
Tekin Gönenç
25 Kas 2008
yazgı...
'Her ilişki aslında dışarıdan göründüğü gibidir' dedi.
Biz bunu gözden kaçırdık işte...
Sevgimizi kendiyle beslenir, kendini korur kollar zanettik.
ilgilenmedik.
Aşka hak ettiği bahçeyi sunmadık.
Kendi acımızla-askımızla-isteklerimizle-ortama uymakla fazla meşgulduk.
Şablona uyduk sonunda (ama biz hani onlar gibi değildik?)
Kendimizden kaçmak için kendimizi
kimsenin bizi anlamadığı, yanlış anladığı veya tanımadığı fikriyle avuttuk.
Aslında her insan dışarıdan göründüğü gibidir 'içinde'
Aşkı şablonlara uymadan yaşadığımızı zannederken eski bir hikayenin tam da orta yerindeyizdir. tuhaf!
Gene de kendi aşkımızın farklılığını, kimseninkine benzemiyişinin altını çizeriz.
_bir tek onun elleri öyle dokunur, bir tek biz sevdiğimiz için öyle ağlarız, bir tek biz biliriz bizi!-
Ama aşk için hayatımızda aşka yakışmayan ne varsa temizlemeyip,
aşka hak ettiği 'doğal ortamı' sunamayan bizler,
Dışarıdan göründüğü gibi değil deriz!
Tam da öyledir aslında
Tam da öyleyizdir biz.
Er geç benzeriz aynadaki aksimize.
Biz bunu gözden kaçırdık işte...
Sevgimizi kendiyle beslenir, kendini korur kollar zanettik.
ilgilenmedik.
Aşka hak ettiği bahçeyi sunmadık.
Kendi acımızla-askımızla-isteklerimizle-ortama uymakla fazla meşgulduk.
Şablona uyduk sonunda (ama biz hani onlar gibi değildik?)
Kendimizden kaçmak için kendimizi
kimsenin bizi anlamadığı, yanlış anladığı veya tanımadığı fikriyle avuttuk.
Aslında her insan dışarıdan göründüğü gibidir 'içinde'
Aşkı şablonlara uymadan yaşadığımızı zannederken eski bir hikayenin tam da orta yerindeyizdir. tuhaf!
Gene de kendi aşkımızın farklılığını, kimseninkine benzemiyişinin altını çizeriz.
_bir tek onun elleri öyle dokunur, bir tek biz sevdiğimiz için öyle ağlarız, bir tek biz biliriz bizi!-
Ama aşk için hayatımızda aşka yakışmayan ne varsa temizlemeyip,
aşka hak ettiği 'doğal ortamı' sunamayan bizler,
Dışarıdan göründüğü gibi değil deriz!
Tam da öyledir aslında
Tam da öyleyizdir biz.
Er geç benzeriz aynadaki aksimize.
14 Kas 2008
Woody Allen'dan intihar söylemi:)
"geçenlerde ilk defa intiharı düşündüm. sonra direk bu düşünceyi kafamdan sildim. çünkü benim intiharım annem ve babamı yıkacaktı. tabi böyle bir şeye sebebiyet vermemek için önce onları öldürmek zorunda kalacaktım. sonra onların ölümüyle teyze ve amcalarımın da hayatı kararacağından, onları da öldürmem gerekecekti, ve basit intihar girişimim sonunda bir toplu katliama dönüşecekti..."
evde kalan
Bıraksam düşecek yaş
İsmin...
Düşecek bıraksam yıllar ardın sıra
Tutuyorum.
Sıcak sulardan geçiyorum
Beyaz değilim ''ben de kirlendim''
Beklemekten
Sandıkları kapattım, aynaları kapattım.
Bıraksam düşecek yaş gözlerimden
Tutuyorum
Kimse görmeden yağmuru kapattım.
Pencerelerde eskittiğim yürek
Beyaz değil artık ellerim gibi
Adın adıydı bu harcadığım hayatın
Geçti yıllar
Hiç geçmedi zaman
Tutuyorum…
Sezi
İsmin...
Düşecek bıraksam yıllar ardın sıra
Tutuyorum.
Sıcak sulardan geçiyorum
Beyaz değilim ''ben de kirlendim''
Beklemekten
Sandıkları kapattım, aynaları kapattım.
Bıraksam düşecek yaş gözlerimden
Tutuyorum
Kimse görmeden yağmuru kapattım.
Pencerelerde eskittiğim yürek
Beyaz değil artık ellerim gibi
Adın adıydı bu harcadığım hayatın
Geçti yıllar
Hiç geçmedi zaman
Tutuyorum…
Sezi
feryat!
Bir aslanın son gözleri
Avcının namlusunda
Duyar ölümün sesini
vahşiliği bundan
Dağlarda kurtlar gibi uluyor yürek
İçim; balta girmemiş
İçim uğultulu bir orman.
Sürme gözlerini üzerime
Ben yorgunum bu feryattan
Sezi
Avcının namlusunda
Duyar ölümün sesini
vahşiliği bundan
Dağlarda kurtlar gibi uluyor yürek
İçim; balta girmemiş
İçim uğultulu bir orman.
Sürme gözlerini üzerime
Ben yorgunum bu feryattan
Sezi
Zaman
Zaman!
Büyük tüccar
Dokuz aya aldığını doksan dokuza satan
Zaman som işkence
Pul pul dökülüyor aynalarda altın gençlik
Beni bırak!
Yeni takvimlere
Upuzun atlaslara gideyim
Acıdır işte bu -Yelkovan peşinde bir akrep
kısa bacaklarıyla-
....Bundan saat bunca yavaş ilerlerken
yıllar akar gider hızla....
Sezi
Büyük tüccar
Dokuz aya aldığını doksan dokuza satan
Zaman som işkence
Pul pul dökülüyor aynalarda altın gençlik
Beni bırak!
Yeni takvimlere
Upuzun atlaslara gideyim
Acıdır işte bu -Yelkovan peşinde bir akrep
kısa bacaklarıyla-
....Bundan saat bunca yavaş ilerlerken
yıllar akar gider hızla....
Sezi
12 Kas 2008
HİÇ
?
Yaşadığımız her şeyin bir anlamı olduğunu nereden çıkarıyoruz.
Ölüp gideceğiz,
çok sevmiş, çok görmüş geçirmiş, çok bilen insanlar olarak ne geçecek ki elimize?
Kırışmış bir yüz...
Hasta bir beden...
Yorgun bir ruh...
Yaşadığımız her şeyin bir anlamı olduğunu nereden çıkarıyoruz.
Ölüp gideceğiz,
çok sevmiş, çok görmüş geçirmiş, çok bilen insanlar olarak ne geçecek ki elimize?
Kırışmış bir yüz...
Hasta bir beden...
Yorgun bir ruh...
Bachman'dan
"...-kurtar beni! kendinden de, benden de.
öyle davran ki, artık birbirimizle uğraştan vazgeçelim,
ben de sana karşı daha uysal olayım.
aşırı sarhoşluktan ve dünyayı unutmuşluktan yorgun, solgun yan yana yürüyerek geldiler ve önlerine baktılar;
oyunda, gülmekte ve uykuda olduğundan çok birbirinden uzaklaşmış olarak.
sonra yukarıda dilsiz kucaklaşmalar; ne kanuna karşı gelerek ne de ona uyarak yapılan dilsiz ödevler.
ama uzun uzadıya değil. değil artık uzun uzadıya.
-ben duygularımı soydum ve giysilere soktum.
-için mi söylüyor bunu bana?
-içim! durup dinlenmeden aradım, uzun yıllar araştırdım, ama içimde bir kimseye rastlamadım hiç bir zaman. ..."
pazarlıkçı
Herşeyi değişmeye çalışıyorsun...
Geri vereceksin, sonra geri isteyeceksin bir şeyleri
Kalsın diyorsun bu halini sevdim
ama al şunları benden
Bu aşkı sevmedim. Bu işi sevmedim
Bu yorgunlukları geri al, bana kolay şeyler ver!
Herşeyi değiştirmeye çalışıyorsun...
Böyle olmasın diyorsun, şöyle olsun.
Bebekleri çok severim diyorsun, ağlamasınlar da:)
müthiş bir pazarlık içindesin...
kılı kırk yaran...
kendinden az, benden fazla koyarak ortaya
kaybediyorsun!
Geri vereceksin, sonra geri isteyeceksin bir şeyleri
Kalsın diyorsun bu halini sevdim
ama al şunları benden
Bu aşkı sevmedim. Bu işi sevmedim
Bu yorgunlukları geri al, bana kolay şeyler ver!
Herşeyi değiştirmeye çalışıyorsun...
Böyle olmasın diyorsun, şöyle olsun.
Bebekleri çok severim diyorsun, ağlamasınlar da:)
müthiş bir pazarlık içindesin...
kılı kırk yaran...
kendinden az, benden fazla koyarak ortaya
kaybediyorsun!
ön yargı!
Hayır!
seninle tanışmak-sevişmek-yemeğe çıkmak-sana gelmek vs vs.
İstemiyorum!
bi kere bana alışık değilsin
içimi bilmiyorsun
sonra aşık değilsin bana
zaten halin de yok
bu yüzden kaçak güreşeceksin
evvelden bir sürü sevdiğin kadından
bir sürü öğrendiklerinle
açmayı deneyeceksin içimi bir süre
ama biliyorum bana uymayacak
ben beni sevmediğin için seveceğim seni
savaşa başlayacağım
sen bu şiddeti arızalı bulup mesafe koyacaksın
medeni medeni sevişip
abuk sabuk saçmalayacagız
istemem aşk gibü süslediğin hevesini
kalsın canım.
seninle tanışmak-sevişmek-yemeğe çıkmak-sana gelmek vs vs.
İstemiyorum!
bi kere bana alışık değilsin
içimi bilmiyorsun
sonra aşık değilsin bana
zaten halin de yok
bu yüzden kaçak güreşeceksin
evvelden bir sürü sevdiğin kadından
bir sürü öğrendiklerinle
açmayı deneyeceksin içimi bir süre
ama biliyorum bana uymayacak
ben beni sevmediğin için seveceğim seni
savaşa başlayacağım
sen bu şiddeti arızalı bulup mesafe koyacaksın
medeni medeni sevişip
abuk sabuk saçmalayacagız
istemem aşk gibü süslediğin hevesini
kalsın canım.
11 Kas 2008
hiçler ülkesi
Bu dünyada artık olmamayı düşündüğün oldu mu hiç?
Hayır öyle ağlayarak, haykırarak çekip gitmekten bahsetmiyorum.
Yaşamanın aslında ahım şahım bişi olmadığını,
ve hatta senin için ahım şahımken bile,
Başkaları için bu dünyanın cehennem olduğunu bildiğin için kendi cennetinden zevk alamamak bahsettiğim.
Akşam elinde sıcacık çayın okuduğun bir gazete haberinden bahsediyorum.
Sarıkamış'ta ayaklarında çarıklarıyla yollara düşmüş,
kış yüzünden ölmüş onbinlerce askerden bahsediyorum.
Bunu okuyunca içtiğin çaydan keyif almadığın ve sessizce çekip gitmek istediğin oldu mu?
Kendinden sonra.
Kendini anlamaya çalışmaktan. Kaybolmaktan. Bulduklarınla yüzleşmekten.
Ve sonunda 18 yaşında bir gün olurum zannettiğin kadın olamamaktan.
Aşktan.
Aşkın imkansızlığından.
Mutluluğun uzaklığından,
çok mutlu olduğun anlarda bile saklı köşelerinde sana nanik yapmak için bekleyen hayattan.
veya daha da korkuncu içinde bir yerde bildiğin bir gerçekten.
mutlu olamayacagını bilmekten.
aynı yatakta 100 yıl uyudugun bir adama bir sabah yabancılaşma ihtimalinden,
artık sevilmemekten
içinde kimsenin görmediği bir kuyudan bahsediyorum
başkalarından
'normal' kavramını biri biraz açar mı lütfen?
Normal hissetmemekten
gitmek istediğin oldu mu hiç hiçler ülkesine?
Hayır bunu söylerken arabesk manalar yüklemiyorum.
Sakince... içimden...
Biliyorum
Hayır öyle ağlayarak, haykırarak çekip gitmekten bahsetmiyorum.
Yaşamanın aslında ahım şahım bişi olmadığını,
ve hatta senin için ahım şahımken bile,
Başkaları için bu dünyanın cehennem olduğunu bildiğin için kendi cennetinden zevk alamamak bahsettiğim.
Akşam elinde sıcacık çayın okuduğun bir gazete haberinden bahsediyorum.
Sarıkamış'ta ayaklarında çarıklarıyla yollara düşmüş,
kış yüzünden ölmüş onbinlerce askerden bahsediyorum.
Bunu okuyunca içtiğin çaydan keyif almadığın ve sessizce çekip gitmek istediğin oldu mu?
Kendinden sonra.
Kendini anlamaya çalışmaktan. Kaybolmaktan. Bulduklarınla yüzleşmekten.
Ve sonunda 18 yaşında bir gün olurum zannettiğin kadın olamamaktan.
Aşktan.
Aşkın imkansızlığından.
Mutluluğun uzaklığından,
çok mutlu olduğun anlarda bile saklı köşelerinde sana nanik yapmak için bekleyen hayattan.
veya daha da korkuncu içinde bir yerde bildiğin bir gerçekten.
mutlu olamayacagını bilmekten.
aynı yatakta 100 yıl uyudugun bir adama bir sabah yabancılaşma ihtimalinden,
artık sevilmemekten
içinde kimsenin görmediği bir kuyudan bahsediyorum
başkalarından
'normal' kavramını biri biraz açar mı lütfen?
Normal hissetmemekten
gitmek istediğin oldu mu hiç hiçler ülkesine?
Hayır bunu söylerken arabesk manalar yüklemiyorum.
Sakince... içimden...
Biliyorum
istenmeyen mevsimler hakkında...
Sezi
Ama ben sana her şeyi sunuyorum. Dört mevsimi ve bilmediklerini... 7:07am
Ayse Natalie Turgut
Today at 12:45pm
Peki sadece talep edildiği zaman mı sunmak daha iyi? Ben de bir "sunucu" olarak sunduğum şeylerin ağırlığını unutuyorum bazen. Mesela 4 mevsim değilde sadece ilkbahar ve sonbaharı istese karşı taraf? O zaman noluyor acaba? Bilemedim :)
Sezi Kalkavan
Today at 1:42pm
o zaman almadığın mevsimler içimde kalır....
Ayse Natalie Turgut
Today at 1:56pm
Ama ben almadığım mevsimlerin güzelliğini senin gibi göremiyorsam henüz bunları hazır olduğumda isteyemez miyim?
Sezi Kalkavan
Today at 2:38pm
işte zaten sorun burada değil mi?
Herkes seçerek alıyor.
Herkes herkesle arkadaş, sevgili olabilir bu yüzden.
Sosyal arkadaslar fuck body gibi istedikleri mevsimi alıyorlar karsılarındakinden.
Ben diyorum Ayse'nin neşesini alayım mesela!
Ama ya veremedikleri, ya içlerinde kalanlar?
işte asıl demek istediğim bu.
Çocuk ve babası yolda eve doğru yürüyorlardı. Baba durdu fırından çıtır çıtır bir ekmek aldı. çocugun canı çekti. kenarından koparmak için babasına sordu. babası da yolda olmaz eve kadar sabret dedi. eve geldiler. anne sofrayı kurdu. ailece masaya oturdular. baba oğluna döndü; hadi al oglum bak tazecik ekmek şimdi rahat rahat ye.
oğlan cevap verdi: özür dilerim babacım ama artık yiyemem artık o istek yok bende. o o zamandı!
yani aynı ırmakta iki kez yıkanamıyorken bile, 'ben' den neyi ne kadar istiyorsan, veya ne kadarına hazırsan alman gerçek beni ve tam istemediğini göstermez mi?
Geçen konustugumuz konu. gercek veriş kendinden veriştir.
Zaten almak istediklerini alman aramızda gerçek bir akış sağlamaz.
tabi kimsenin önüne pazarcı kadınlar, işportacılar gibi dökemezsin kendini.
al beni al al diye. geçmişimi de al, geleceğimi diye haykırmak korktucu
(ki bütün kadınlar bunu bagırır gizli bir sesle)
ama beni ben yapan mevsimlere burun kıvırır sadece sana lazım olan bir yaz akşamı göğünü veya bahar sevincini alırsan içimden bana haksızlık etmiş olmaz mısın?
bunun yerine gerçekten tanımak istiyorsan beni
dimdik dikilmelisin önüme benim korkularımla yüzleşmeli, benim hayaletlerimi kovalamalısın.
Senden gelen başımla bir demelisin.
ancak bunu söylersen oldugum gibi 'içimle' sevildiğimi hisseder ve rahatlarım.
o zaman içimdeki bütün karanlıkları panik halde sana kakalamaya calısmam.
BEN ne zaman vermek istersem benden biraz karanlık alacagını bilirim çünkü.
Bu beni rahatlatır.
rahatlarsam daha güzel severim.
daha güzel sevince içim çiçeklenir.
sevinçten sana döner sorarım coskuyla;
aysecim ne istersin benden?
Ama ben sana her şeyi sunuyorum. Dört mevsimi ve bilmediklerini... 7:07am
Ayse Natalie Turgut
Today at 12:45pm
Peki sadece talep edildiği zaman mı sunmak daha iyi? Ben de bir "sunucu" olarak sunduğum şeylerin ağırlığını unutuyorum bazen. Mesela 4 mevsim değilde sadece ilkbahar ve sonbaharı istese karşı taraf? O zaman noluyor acaba? Bilemedim :)
Sezi Kalkavan
Today at 1:42pm
o zaman almadığın mevsimler içimde kalır....
Ayse Natalie Turgut
Today at 1:56pm
Ama ben almadığım mevsimlerin güzelliğini senin gibi göremiyorsam henüz bunları hazır olduğumda isteyemez miyim?
Sezi Kalkavan
Today at 2:38pm
işte zaten sorun burada değil mi?
Herkes seçerek alıyor.
Herkes herkesle arkadaş, sevgili olabilir bu yüzden.
Sosyal arkadaslar fuck body gibi istedikleri mevsimi alıyorlar karsılarındakinden.
Ben diyorum Ayse'nin neşesini alayım mesela!
Ama ya veremedikleri, ya içlerinde kalanlar?
işte asıl demek istediğim bu.
Çocuk ve babası yolda eve doğru yürüyorlardı. Baba durdu fırından çıtır çıtır bir ekmek aldı. çocugun canı çekti. kenarından koparmak için babasına sordu. babası da yolda olmaz eve kadar sabret dedi. eve geldiler. anne sofrayı kurdu. ailece masaya oturdular. baba oğluna döndü; hadi al oglum bak tazecik ekmek şimdi rahat rahat ye.
oğlan cevap verdi: özür dilerim babacım ama artık yiyemem artık o istek yok bende. o o zamandı!
yani aynı ırmakta iki kez yıkanamıyorken bile, 'ben' den neyi ne kadar istiyorsan, veya ne kadarına hazırsan alman gerçek beni ve tam istemediğini göstermez mi?
Geçen konustugumuz konu. gercek veriş kendinden veriştir.
Zaten almak istediklerini alman aramızda gerçek bir akış sağlamaz.
tabi kimsenin önüne pazarcı kadınlar, işportacılar gibi dökemezsin kendini.
al beni al al diye. geçmişimi de al, geleceğimi diye haykırmak korktucu
(ki bütün kadınlar bunu bagırır gizli bir sesle)
ama beni ben yapan mevsimlere burun kıvırır sadece sana lazım olan bir yaz akşamı göğünü veya bahar sevincini alırsan içimden bana haksızlık etmiş olmaz mısın?
bunun yerine gerçekten tanımak istiyorsan beni
dimdik dikilmelisin önüme benim korkularımla yüzleşmeli, benim hayaletlerimi kovalamalısın.
Senden gelen başımla bir demelisin.
ancak bunu söylersen oldugum gibi 'içimle' sevildiğimi hisseder ve rahatlarım.
o zaman içimdeki bütün karanlıkları panik halde sana kakalamaya calısmam.
BEN ne zaman vermek istersem benden biraz karanlık alacagını bilirim çünkü.
Bu beni rahatlatır.
rahatlarsam daha güzel severim.
daha güzel sevince içim çiçeklenir.
sevinçten sana döner sorarım coskuyla;
aysecim ne istersin benden?
9 Kas 2008
ahmet erhan şiiri...
bir gün anlarsın beni neden suskunum
dünya içimde konuşurken böyle
bedenimi aşıyor yorgunluğum
karşında oturduğum masalardan dökülüp saçılıyor
bu öyle bir çığlık ki, susuşlar kalıyor geride
ondan öte her söz bir saçmalığı büyütüyor.
adını çoktan unuttun yüzün aklımda
ve bu şiiri neden sana adadığımı bilmiyorum
ama her güzellik nasılsa kendi adını bulur
bunun için ben gül dedim sana..
yine de bir çiçeğe bunca yağmur yağarsa
kökleri toprağı saramaz olur
üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan
söylenecek bir tek sözüm kalmazsa
çizerim yüzünü kuşların kanatlarına
her çırpınışta gökyüzüne dağılır yüzün,
hücrelerine varana dek uçuşur.
kağıtların aklığına aşkın tortusu çöküyor parklar, sokaklar,
söylenmiş ya da söylenmemiş sözler
yazdıkça biraz daha unutuyorum seni
ve her yerde düş tacirleri,
şiirseviciler bir şeyleri yorumlayıp duruyorlar
aptalca büyüteçlerle inceliyorlar şu yitik ömrümüzü
ben aşkın son hasatçısı, son peygamber,
gülünç, soyu tükenmiş bir varlığı oynuyorum boyuna.
sana artık bir sığınak olsun bu şiir
noterlere ver onaylasınlar - her hakkı saklıdır
düşün, kalemimi sen tuttun yazarken
yeni okula başlayan bir çocuğa yardım eder gibi
öyle acemilikler yaptım ki ben
hiç kalır bu şiir onların yanında
ve nasıl ayaktayım diye şaşıyorum bazen.
göreceği son şey bu şiirdir dünyanın
çığlığımdan arta kalan bunlar olacak
aklımın son kırıntılarını da burada harcıyorum
bundan böyle ibreler hep eskiye vuracak
yakınmıyorum, yerinmiyorum
hiçbir şeyle kalırsa odalarda unutulmuş birkaç şiir
bir yeniyetmen in altını çizeceği dizeler benden
senin adın nasılsa bir gün hepsini tamamlayacak...
dünya içimde konuşurken böyle
bedenimi aşıyor yorgunluğum
karşında oturduğum masalardan dökülüp saçılıyor
bu öyle bir çığlık ki, susuşlar kalıyor geride
ondan öte her söz bir saçmalığı büyütüyor.
adını çoktan unuttun yüzün aklımda
ve bu şiiri neden sana adadığımı bilmiyorum
ama her güzellik nasılsa kendi adını bulur
bunun için ben gül dedim sana..
yine de bir çiçeğe bunca yağmur yağarsa
kökleri toprağı saramaz olur
üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan
söylenecek bir tek sözüm kalmazsa
çizerim yüzünü kuşların kanatlarına
her çırpınışta gökyüzüne dağılır yüzün,
hücrelerine varana dek uçuşur.
kağıtların aklığına aşkın tortusu çöküyor parklar, sokaklar,
söylenmiş ya da söylenmemiş sözler
yazdıkça biraz daha unutuyorum seni
ve her yerde düş tacirleri,
şiirseviciler bir şeyleri yorumlayıp duruyorlar
aptalca büyüteçlerle inceliyorlar şu yitik ömrümüzü
ben aşkın son hasatçısı, son peygamber,
gülünç, soyu tükenmiş bir varlığı oynuyorum boyuna.
sana artık bir sığınak olsun bu şiir
noterlere ver onaylasınlar - her hakkı saklıdır
düşün, kalemimi sen tuttun yazarken
yeni okula başlayan bir çocuğa yardım eder gibi
öyle acemilikler yaptım ki ben
hiç kalır bu şiir onların yanında
ve nasıl ayaktayım diye şaşıyorum bazen.
göreceği son şey bu şiirdir dünyanın
çığlığımdan arta kalan bunlar olacak
aklımın son kırıntılarını da burada harcıyorum
bundan böyle ibreler hep eskiye vuracak
yakınmıyorum, yerinmiyorum
hiçbir şeyle kalırsa odalarda unutulmuş birkaç şiir
bir yeniyetmen in altını çizeceği dizeler benden
senin adın nasılsa bir gün hepsini tamamlayacak...
eşek...
her kim gün boyunca bir arı kadar aktif, bir boğa kadar güçlü, bir at kadar çalışkan olduğu halde, akşam olunca bir köpek kadar bitkin eve dönüyorsa bir veterinere görünmelidir. çünkü eşek olması, kuvvetle muhtemeldir...
chang ying yue
chang ying yue
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)