1) ÖRTÜ ÖRTME HASTALIĞI
Kanımca genetik bir bozukluktan kaynaklanan bu rahatsızlık televizyonun üstüne çaprazlama dantel örtü sermekle baş gösterir sonra hızla ilerler. Çay tabakları, fiskos sehpaları, çamaşır makinesi üstü gibi evde kıpırdamadan duran her şey bu dantellerden nasibini alır. Yıllar boyunca kanepede sessiz sedasız gazete okuyan babamın tepesine aniden bir dantel serilebileceği korkusuyla yaşadım.
2) YAPMA ÇİÇEK HASTALIĞI
Bu davranış bozukluğunun 20 sene kadar önce komşularıyla Kıbrıs'a giden anne türlerinde grupça ve bir anda peydahlandığını tahmin ediyorum. Binbir türlü dandik, plastik çiçeğin salonlarımızda baş köşeyi almasından sonra mutfak masası üstünde hasır sepet içinde plastik elma, muz, limon gibi daha da katlanılmaz formlarla hayatımıza giren bu plastik salgınından annelerimizi ne yapsak kurtaramadık ( bir anı; İzmir'de apartmanın bahçesini daha güzelleştirmeye çalışan anneciğim limon ağacının yılın belirli aylarında meyve vermemesini içine sindirememiş ve Kıbrıs’tan aldığı sarı sahte plastik limonları ağaca bağlamak suretiyle doğaya yaratıcı bir müdahalede bulunmuştur)
3) ‘EVE ERKEN GEL’ DEME HASTALIĞI
Nereye gidildiğinin ve saat kaçta dönüleceğinin önemi yoktur. Pazar sabahı pikniğe bile gitseniz anneniz mutlaka erken gel evladım diyecektir. Başınıza gelmesi muhtemel bütün riskleri bir bir sıralar; kene, orman yangını, yakantop oynarken topun kafamıza çarpıması sonucu beyin sarsıntısı geçirmemiz, olası vahşi hayvan saldırıları, aç kalıp ölmek (nedense hakkını aramayan çocuklar olduğumuza hüküm getiren anneler zeytinyağlı dolmalar cocukları yiyemeden biter diye büyük endişe duyarlar), ip atlarken ipe takılıp düşmek, haşlanmış yumurtanın boğaza kaçması. Ne dersiniz deyin sonuç değişmez. Hava karardığı anda sokakta tehlikeler kol gezmektedir, hatta her yerde tehlikeler kol gezmektedir. Annemin elinde olsa beni tekrar karnının içine geri alıp güvenliğimi sağlamayı hayal ettiğine bahse girebilirim.
4) BABAN GELSİN GÖRÜRSÜN SEN!
Çekirdek aile türlerinde‘’Hilmi ah bu senin oğlun beni çok yoruyor’’ şeklinde başlayan nidalar silsilesi. Baba biraz kaş çatıp çocuğa kızmaya başladığınca az önce ispiyonlayan kendisi değilmişçesine çocugu babanın elinden almaya çalışmak gibi türlü arabuluculuk faaliyetleri ile gece uzar gider. Sonunda çocuk televizyon izlememe cezası almıştır, baba çocuğu odasına şıftırtmıstır, anne vicdan azabından tepsi tepsi yemekle çocuğun kapısını aşındırır. Çocuk ‘’anne seninle hayatımın sonuna kadar küstüm’’ gibi salakça tepkiler verir ve işin tuhafı anne bunu ciddiye alıp kahrolur. Ertesi sabah ‘’anneeeeeeeeee mavi kalemtıraşımı sen mi sakladın geneee’’ şeklinde bir haykırışla normal rutine dönülür.
5) BİR İŞKENCE YÖNTEMİ OLARAK TERLİK ve CİMCİRME
Evde anneye karşı gelme durumlarında kafanıza fırlatılan terlik sonucu yere düşmeniz ve can acısıyla ‘’aneeeeeey’’ diye ağlamanız (ne tuhaf ironidir) ve annenin evladım diye size koşup sarılmasıyla ve bir sevgi yumağı halinde çay demleyip kurabiye yemekle sonuçlanan bir olaylar zinciridir. Ev dışında çocugun kırdığı potlar annenin çocugun kolunu saat yönünde cimcirmesi ve çocugun haykırması sonucu belki de etraftan farkedilmeyen potun tüm mahalleye daha da duyurulmasına yol açar. Anne daha çok kızar, ‘’gel eve soracağım ben sana’’ gibi inandırıcı tehditler savurur ancak eve varıncaya gecen 12 dakikada anne kinini sıkı tutamamış akşam ne pişirsem derdine düşmüştür ve çocuk ucuz kurtulmuştur.
6) KISACA EVHAM
Yıl 2003 İstanbul’da bazı viyadüklerde kesik bacaklar bulunuyor, annem gazeteleri dehşetle okuyor ve o dönem Moskova'da yaşayan kızını (burada benden bahsediyorum) panik içinde arıyor: ‘’Kızım bak eve geç dönme, kapıyı iyi kilitle, fazla dikkat çekme, hanım hanımcık ol ’’ Sezi: ‘’Noldu anne sesin kötü geliyor.’’ anne: ‘’aman kızım bir sürü kötü şey oluyor sokaklarda, aman dikkat et , hele bir katil varmış istanbul’da bacak kesiyormuş, ona dikkat et bıdıdıdıdı’’ Sezi ‘’Annecim ben bambaşka bir kıtadayım ve ınan burada bir bacak kesilecekse bile bu benim tontiş bacagım olmayacaktır’’ Anne: ‘’siz daha dinlemeyin beni’’ Şimdiki aklım olsa kendisine şunu sormak isterdim:) diyelim ki İstanbulda’yım 10 milyonluk bir şehirde normal insan süsünde dolaşan anonim bir katile karsı nasıl spesifik bir dikkat gösterebilirim ki.
7) KIZI REJİME GİRİNCE ALLAH MUHAFAZA ÖLÜR ZANNETMEK
30 sene yemiş yemiş 40 bedene gelmiş semirmiş kızı Sezi çiğbörek, mantı gibi şeylere karşı kısa süreli bir direnç gösterince ‘’kızım bak incecik kaldın yemek yemeden zayıflanmaz’’ diyerek kızı delirtmek. Sofrada tabaklara yemek koyarken çocuktan gelen tamam yeter komutunu duyunca en az 6 kepçe daha doldurmak. Otomatiğe bağlamak.
8) HİÇBİRŞEYİ ATAMAMAK
34 sene boyunca hiç bir işe yaramamış bir nesnenin bir gün hayat kurtaracağına olan sarsılmaz inanç! bir evde neden 25 tepsi, 65 biblo,17 sehpa, 56 havlu, 3 süpürge olur ki:)
9) KUTSAL İŞLER
Bütün sene yan gelip yatmış, test çözmek yerine Kral TV izlemiş çocuğu anadolu lisesi sınavına okunmuş gofretle göndermek. (bu operasyonda anneanneden destek alınır)
10) KOMŞUNUN OĞLU SENDROMU
Bir de komşunun embesil çocuğuyla kıyaslama şenliği vardır ki yaşarken hiç de şenlik tadında değildir ‘’Oğlum ışte bıdıbıdı Şerbet teyzenin kızı takdirname alıyor hep bıdıbidı’’. Şeytan der çık üst kata, matematikten 5 alan çocugu öldür ama yapamazsın, savunmaya geçersin ‘’ama anne ben de çok güzel uzun atlıyorum’’ (burada kastedilen spor olimpiyatlardan araklama olup mahalledeki boş inşaatların ikinci katından aşağıdaki kum yığınına atlamak şeklinde icra edilir) anne bu sporun detaylarını öğrendikçe rengi kırmızıya döner ve fenalık geçirir. Matematikten 0 almamız unutuluverir, terlik faslına geçilir.
11) BAK ARKANDAN AĞLAR
Çocuğun ağzına kocaman bir kaşıkla tıkılmak üzere olan bamyaya ‘’ kızım aaaaaaaaaaaa baksana mis gibi bamya’’ gibi sunumlar ekleyerek çocukta iştah uyandırmaya yönelik hareketlerdir. ‘’Arkandan ağlar’’ ile devam eder ve çocuğun vicdan azabı duyup yemeyi yemesi amaçlanır. Ve evet işe yarar.
12 ) KARDEŞ KARDEŞ OYNAYIN YAVRUM
Eve oynamaya gelen arkadasın veya daha da kötüsü öz be öz kardeşin kafasına sandalye geçirdiğinizde annenizden gelen uyarının giriş cümlesidir. Anne konuştukça coşar, bir gün onu kahırdan öldüreceğinizden dem vurur, gözlerinden alevler çıkar. 17 dakika sonra mutfaktan ‘Sezi önlüğünü getir kızım ütüleyeyim, okula öyle buruşuk buruşuk gidilmez’ der ve mutlu aile tablomuza geri döneriz.
13) HASTA OLURSAN BEN BAKMAYACAĞIM
Çocuğun anneye ince gelen bir kıyafet giymesiyle annede oluşan korku durumdur. Ve asla bir anneyi memnun edecek kadar sıkı giyinmeniz mümkün değildir. Genelde ilk kıvılcım içe fanila giyilmemesi ve belin açık olmasıdır, sonra şu şekilde bir monolog cereyan eder ‘’Bak incecik çıkıyorsun , hiç sokak kıyafeti mi o, aşk olsun zatürre olacaksın valla kızım , siz annenizi dinlemeyin zaten, hep arkadaşlarınızı dinleyin, ben bakmayacağım sana yataklara düşünce, kendine kendin bakarsın olmadı gelsin o zıpır arkadaşların çorba yapsın sana bıdıbıdı’’
14) İŞGİL
- Seziiii kızım neden odana kapandın?
- İyiyim anne ooof yaaaaaaa
- Senin bir şeyin var kesin. Bugün Pazar neden sokağa çıkmıyorsunuz ablanla?
- Evde oturucam anne üstüme gelme yaaaaa.
- Kızım bak gel anlat bir şey mi oldu?
Anlattığım bu hikayeler 80'li 90'lı yıllarda bizzat tarafımdan yaşanmış veya gözlemlenmiştir. Şimdi duyar gibiyim 'Sezi benimle dalga geçme kızım' dediğini. Aslında onların bir nevi alameti farikası bunlar. Dünyanın başka ülkelerinde bambaşka anneler vardır belki ama kimin umurunda! Bizim annelerimiz altın günlerinde sigara böreği tepsisinin altına kolalı dantel örtü seren kadınlardı ve böyle çok muhteşemdiler.