20 Ara 2013



Deniz kırılmaz demişlerdi…
Kırılıyor.
Sana söylediğim hiç bir şarkı yanına varamamış!
Simdi senin değil o şarkı.
Kimsenin değil.

Dünya denizler kadar!
Benim kalbim deniz.
Ama deniz yıkılıyor
Deniz kapanıyor, anlamıyor musun?
Susarak.
Susarak!
Sesinin bütün kapıları kapalı!
Simdi hangi mavi bu denizi kurtaracak?

Ben sevince içimde bayramlar kuruluyor!
Dünya benim kalbim kadar
Ötesi yok!
Sevdim mi din değiştiriyorum ben.
Ayni gökyüzü değil anlamıyorsun.
Yazın kışın sonbaharda!
Başka yıldızlar var; yalnızca denizcilerin bildiği.
Ve onlara ait rüzgarlar.
Ben o rüzgarlara inanıyorum!

Rüzgar yüzümü götürse?
Götürürse götürsün!
Büyük denizlerden, büyük aşklardan bir sey anlaşılmıyor.
Mavisi kalmamış , incileri gömülü...
Ben bir denize inanıyorum
Yalnız benim bildiğim.
Aşka!
Aşkın mümkünlüğüne.

Senin inanmadığın bir dine.
Ben tapıyorum...



Erich Maria Remaque



"Aslında her şey zorunluluk" dedi Grauber yine acı acı. "Yani bizim yaptıklarımızın tümü demek istiyorum. Buna karşılık diğerlerinin yaptıklarına bu niteliği tanımıyoruz. Biz bir kenti bombaladığımızda bu, stratejik bir zorunluluktan ileri geliyor ama karşısı yaptı mı, bir suç oluyor."


"-Bırak doktor şu psikanalizi... Allah belasını versin!
 Biz şimdi rakı içiyoruz."


"Ekonomiyi anlıyor musun? Demek istediğim, geniş çaplı, savaş öncesi, küresel kapitalizm. nasıl işlediğini kavrayabiliyor musun? Ben anlamıyorum, anlayabildiğini söyleyen varsa saçmalıyordur. Hiçbir kural yok, hiçbir billimsel kesinlik yok. Kazanırsın, kaybedersin, bu tamamen risk. Aklıma yatan tek kuralı bir ekonomi profesöründen değil, Wharton'dan bir tarih profesöründen öğrendim. 'korku,' derdi, 'evrendeki en değerli metadır.' bu aklımı başımdan aldı. 'televizyonu aç,' derdi. 'ne görüyorsun? ürünlerini satan insanlar mı? hayır. ürünlerinin yokluğunda duyacağın korkuyu satan insanlar.' tam isabet, haklıydı. Yaşlanma korkusu, yalnızlık korkusu, fakirlik korkusu, başarısızlık korkusu. korku sahip olduğumuz en temel duygu. korku her şeyden önce gelir. Korku satar. Bu benim mantramdı. 'Korku satar'."


Bir filmde, bir kizın güzelliğinden söz ederken oyunculardan birinin arkadaşlarına dönerek, “kız öyle güzel ki, ben dönüp bakmasam bile gövdemin içinden iskeletim dönüp bakıyor,” demesini unutamıyorum sözgelimi. Bir başka filmde de, Sadri Alışık tarafından canlandırılan karakterin, “sokak köpeklerine selam vermek adam olmaya çeyrek var demektir,” cümlesini unutamıyorum.



Kötülük olunan bir şey midir?
 Yoksa yapılan bir şey mi?

Birhan Keskin



dünya ne ki sevgilim,
benim sana yaptığım kubbe yanında?
düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
yoluna baş koymak diyoruz
biz barbarlar buna.

Albert Camus




"Kışın ortasında, en sonunda içimde yenilmez bir yaz bulunduğunu öğreniyordum."

4 Kas 2013



Ingeborg Bachman



"Gerek bu kitapta, gerekse sonraki kitaplarda savaş üzerine bir şeyler yazmak istemiyordum. Çünkü bunu yapmak çok basit, benim için aşırı basit olan bir şey. Savaş üzerine herkes bir şeyler yazabilir, ve savaş her zaman korkunçtur. Ama barış üzerine bir şeyler yazmak, yani bizim barış dediğimiz şey üzerine, çünkü bu, gerçekte savaştır... Gerçek savaş, her zaman adı barış olan savaşın patlamasıyla doğar"



Düşüncelerim beni delirtmek uzere... Mani - depresyon- sizofreni ataklari yasiyorum ve bütün bunlar ‘’kafamın içinde’’ oluyor. Gundeligin ayrintilari yerli yerinde yoksa. Hersey normal seyrinde. “Sulara devam kaptan!” diyorsun. Gemiler hep gidiyor. Gemiler suyun altinda gidemiyor. Bundan derinlik korkum. Oysa beni bogan sular degil hava! Daralan aslinda gokyuzu. Mavisi kuculuyor, ustume yuruyor. Ben bu sonsuzlukla nasil basa cikacagimi bilmiyorum!

Icimde ucusan kelimeler! Insan yuzleri sayfalara dusuyor, o yuzlere donusup onlari konusturuyor, anlattigina inaniyor ve o cumlelerin icinden acitarak gecip gitmesini izliyorsun. Yalnizlik degil de geride birakmislik hissi.

“Yalnizca tek kadehi icilmis yetmislik bir raki” gibi geride buyuk birseyleri biraktigini bilmek, tadini hayal etmek ama ondan korkmak. Yasamayi bir guzel becerirken hayati aslinda yureginde tasiyamadigini bilmek.

Hayati yutamamak... Gorduklerinin hissettiklerinin tenine fazla gelmesi ve caresizlik. Teninin fazla incelmesi. Dunyanin icine islemesi. Saf kotulugu gormek...

Ne yapacagini bilememek. Yarina duyulan ofke! Bana yeni ne verebilirsin ki!

Benim sise diplerinde biraktigim sulari icemedigi icin olen cocuklarin oldugu bir dunyada sahip oldugum konfordan duydugum utanc, hayattan aldigim keyif, ilk evetlerin ilk opuslerin anilari, beyaz carsaflarda denize yakin uzun uykular...

Bunlar belki hayatta tutan.

Senle senin aranda o koca ucurum. Kelimelerin bir sarkac. Yapip yikan. Carpip duruyorsun kendine. Yazsan gececek biliyorsun. Yazilmiyor!

24 Eyl 2013


"Kızı üzmüyorsun ya Hikmet?" diye mırıldandı Hüsamettin Bey.

"Üzüyorum albayım. Sonra gidip ne diller döküyorum bilseniz. 'Neyin var canım?' filan diyorum. Daha neler söylüyorum. Gözlerine filan bakıyorum. Siz gerçekten doğru söylüyorsunuz albayım: Ben adam olmam. Ben, tek başıma yaşamalıyım; başkalarını zehirlememeliyim. Dama çıkıp ulumalıyım kurtlar gibi."

"Kediler," dedi Albay; "Miyavlarlar." Hikmet gülümsedi; "Sizi de bu mizah duygusu kurtarıyor albayım." Ellerini iki yana açtı: "Ne yapalım? Şehir kurtları da yer darlığı dolayısıyla dama çıkıyor. Kendime engel olamıyorum: Yanımda sıcak bir varlık bulunca bencil oluyorum. "

30 Ağu 2013

Robert Musil


Oskar Kokoschka

’’Çünkü şimdi, bir zamanlar ne idiysen, yine o olmak zorunda kalmışsındır, görünüş, görünüşünde direnmektedir: bu, bir tür germe işkencesidir; ayağın tabanları yerinde kalmıştır, bedenin geri kalan bölümü ise, kendi çevresinde dönen yeryüzüne bin kez dolanmıştır."

29 Ağu 2013

Henry David Thoreau



"Çoğu adam hayatlarında sessiz bir umutsuzluğu yaşarlar ve mezara hala içlerinde olan bir şarkıyla giderler’’

Julio Cortazar



’’İçimde bir yerlerde pusuya yatmış köpekler olduğunu biliyorum.

Onların seni parçalamasını istemem.’’

Robert Musil


"insan zihni nesneleri bölümlere ayırmayı başardı ama nesneler de insanın yüreğini böldü."



18 Ağu 2013

Ayn Rand

" If it is worth doing, it's worth overdoing " 

"Eğer yapmaya değerse , abartmaya da değer"

25 Tem 2013


Sevgilim sevgilim sevgilim.
Sayıklarken unuttuğum sözlerimi al, sesim soldu,
Sesim Sahra çöllerinde yağmuru bekliyor.
Sana kimselerin bakmadığı anlarda baktım 
ve çiçekler fırlattım sana doğru.
Karabiber ağaçlarından. ve inanmazsın pembe!
Acının da pembesi varmış.
Tuzak tuzak tuzak.

Beni yolunun üstüne ser. Beni kanat.
Beni öldür ama yenme beni.
Kafesimi kendime kapadım.
Etlerime saplanan acılardan geçtim .
Ciğerimde taşlardan, yutkunamamaktan.
Gözlerine serptiğin zümrütleri, gönül taşlarını dalıp çıkarmaktan.
Daha derine, daha derine.
Tuzak tuzak tuzak.

Kralı eğlendiriyoruz
Ellerimizle, öpüşlerimizle...

Ya benim nehirlerimden içtiğin sular
Ya benim konduğun kollarım
Başını dinlendirdiğin boynum ne olacak?
Hepsini al!
Kendimi alıştırıyorum ama gözlerim kalsın.
Sonradan ağlamak için...

23 Haz 2013


Ben gece olsam hiçbir şeyden korkmazdım
Ama gece değilim ve karanlık çöküyor
Nefesimi tutuyorum
Tenimde kalan kuşları sayıyorum
Sabahı uzağa koymuşlar
Sabahı buluyorum.
Güneş denizden yavaşça çıkıp salınıyor şimdi
Ben aynalarda seni giyiniyorum
Demli çaylarla, sesimde civiltilarla
Seni bekliyorum


 
 
Körler gibi el yordamıyla ne güzel anlaştık
Boynumda göze görülmez bir alfabe
Söyleyebileceğim bütün sözlerimden öpüyorsun



22 Haz 2013

 
Ne çok deniz kapandı üzerimize
Ne çok saçlarından
Sonra ellerin, ellerin o iki cambaz benim etimde yürüdüler, yürüdüler
Güneş ceplerinde
Ardından suya deyince yeşili azalan yapraklar gibi
Biz hayata değdik
Gerçek hayata
Benim bir sesim, bir senin duyduğun sesim
Bitti.
Beni öpen o senden eser kalmadı şimdi soğumuş gözbebeklerinde.
Ağlamam artık ben ağlamam!
Ağlamak bitti.
 
Yeterince unutursam, yeterince unutabilirsem
Bir hayali gömebilirim.
Ama tadını unutsam ağzımda hatırlıyorum adını.
Unutmak bitti.
 
Denizler kararıyor
Koca şehir ufalanıyor
Nelerin terazilerinde tarttın da hep az çektim ben?  
Neleri doldurdun o kefelere?
Belki hala dolu çekiyorsun ağlarını
Sulara devam kaptan!
Kalabalık balıklar kalabalık balıklar.
Balıkları biliyorsun tamam
ama haberin yok mavilerden.
Bütün denizler birden bitti.
 
Şimdi yalnız olmayayım diye
Yalnız olmayayım diye birileriyle oyalanıyorum
Gözüm, kulağım geçen zamanda
Zamanın sesini dinliyorum ve insanları öpüyorum
Aşktan değil
Yalnızlıktan
Sesin tik tak duyuluverecek er geç
Artık bu beklemek benim evim
Bütün ormanların bütün ağaçları . Bitti
 
Hayat kısa hayat kısa hayat kısa
Bin kez söylediler - bildim.
Bilmedikleri
Pencerelerde
Çiçekler.
Bitti

18 Haz 2013


Kendi kendime sordum: 'Tüm hüzünlü temalar arasında, insanların evrensel kavrayışına göre en hüzünlü olan hangisidir?'belirgin yanıt 'ölüm' oldu. 'ne zaman?' diye sordum, 'Tüm temaların bu en hüzünlüsü en şiirsel hale gelir?' Daha önce oldukça ayrıntılı bir biçimde açıklamış olduğum gibi, burada da yanıt açıkça ortadadır. 'Güzellikle en yakın biçimde birleştiği zaman.' Şu halde, güzel bir kadının ölümü tartışılmaz bir biçimde dünyanın en şiirsel konusudur."
 
Edgar Allan Poe
Katerina Lomonosov / Favorite Wife
 

Elimden tutup bir düşte yürütemedin beni.
Gördüm, bazı adamlar tutuyorken kadınların ellerini, elleri uçuşuyor, elleri çok kadınların.
Sen ellerimden tutup bir düşte yürütemedin beni.
Sesimin sesi soldu beklemekten.
Cam kırıkları öncesinde pencerelerin sesi;
Korku mu?
Bütün aynaları geziyor simdi gözlerim. Yoksun. 
Şiir bütün aynaların birden kırılması değil mi?
 
Belki sormamiz gereken sorulardan biri su; babasi yasinda adami yuzunde onca hincla coplayan polis aslinda kim? Erdal Eren`i kim asti? Hrant Dink`i kim vurdu? Nazim Hikmet neden uzaklarda vatanini sayiklayarak oldu? Kadinlari kimler kesiyor? Cocuk pornolarini kimler izliyor? Uniformalar uniformalar? Biziz aslinda giyen de giydiren de.

14 Haz 2013

 
" Gatsby, o yesil isiga, onumuzdeki uzayip giderken her yil biraz daha geriye cekilen heyecan dolu gelecege inaniyordu. bir an icin elimizden kacmis olabilirdi -fakat bunun onemi yoktu- yarin daha hizli kosar, kollarimizi ileriye uzatir... ve guzel bir gun baslarken... 
evet bizler boyle akintiya karsi kurek cekerek çabalarız ama aslında durmadan geriye, gecmise dogru suruklenip gideriz"

7 Haz 2013

Sabahattin Ali, Metin Altıok, Bahriye Üçok, Hrant Dink, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Erdal Eren, Deniz Gezmiş… ve daha niceleri. Sürgünde ölenler, sorgudan dönemeyenler, onbinlerce Kurtuluş Savaşı şehidi, ve yirmi yaşında aşık olamadan, sevdiğine sarılamadan tenekeden sınır karakollarında ölen o güzelim çocuklar, depremlerde binaların öldürdükleri, tersanelerde demirlerin öldürdükleri, yağmurun boğdukları, devletin astıkları, faklı Allah'a inanıyor diye öldürdüklerimiz, ırkını beğenmeyip yok farzettiklerimiz, kaybolup giden o madamlar, terör cinayetleri, kocalarının parça parça doğradığı binlerce kadın, ‘’yollarda, sürgünlerde, göçlerde'' azalanlar, dağlara çıkarılıp beyni yıkanan, katil olmaya büyütülen ve olan Kürt çocuklarının ölen çocuklukları, ''katil'' olmadan önceki o çocukların ölü hayalleri, Sarıkamış’ta yırtık çarıklarıyla donan askerlerimiz, yağmada hırsla üzerine basıp geçtiğimiz ‘’Eleni'ler’’ , dağdakinin kovdukları, o bağlarını ağlayarak terk etmek zorunda bıraktıklarımız, büyük şehirlere umutla göç edip soğukta ve aç hayatta kalmaya çalışan insanlar, ruhları ölenler, bedenini satmak zorunda kalan herkes, boyun eğdirilenler , susturulan türküler, kimi seveceğine biz karar veremedik diye onurunu öldürdüğümüz eşcinseller, genelevlerde gözleri ölmüş, tenleri ölmüş hayat kadınları, yol kenarlarında pis kokan adamların dövdüğü travestiler, babası yaşında adamlara satılan çocuk kadınlar , kalpleri ölmüşler… Bu ülkenin gölgeli, karanlık ve hasta bilinçaltının ezdiği, susturduğu her ses, her nefes. Ve bize hediye edilen zerre değerini bilmediğimiz bol bayraklı , çok rap raplı, çok ''ses''siz ve tek tip olmaya zorladığımız tüm kayıp renkler. Bizim yapayalnız Cumhuriyetimiz.
Çocukluğumun fener alaylarında ne güzeldin!
"Terorizm insanları öldürmek için kullanılan bir tekniktir. Bu, bir düşman olamaz.
Terorizmin düşman olduğunu söylemek, 2. Dünya Savaşı'nın Nazilere karşı değil, Blitzkrieg'e (yıldırım harekâtı) karşı yürütüldüğünü söylemek gibi birşey olur. Düşmanın kim olduğunu, onu bize karşı harekete geçmeye neyin sevkettiğini sormak zorundayız
."
Bu cumledekı Terorizm yerine bugun dusman belledıgımız kişilerin yüzlerini veya parti logolarını koyabılırız. Her ideoloji her diktator halkı tarafından yaratılır / cagrılır. Ve ıster ınanın ıster ınanmayın halkın o partıye oy vermesini küçümsemek/lanetlemek yerine o partının gecmıs 80 yılın curumesının sonucu bugun orada oldugunu da anlayamazsak bız ancak havayı doverız, söveriz.
O da lazım onu da yapalım, sesimiz çıksın, dik duralım ama ılaveten bugun devlet babanın dedıklerıne en ufak ıtırazında ınsanlara "anarsıst" damgası yapıstırma gelenegının kokenlerını de sorgulayalım. Bu ulkenın geçmişi çok karanlıktır. Asılan başbakanları, sürgüne gönderilen yazarları, sorgudan dönemeyenleri, öldürdüğümüz o güzel çocukları, ülkeyi aydınlığa kavuşturacağız diye kurduğumuz o karanlık ikna odalarını , tenekeden sınır karakollarında ''o uyursa herkes ölecek'' diye vatanın başını tek başına bekleyen askerleri, Sivas'ı , gazeteci cinayetlerini, korkumuza yenilip küçümsediğimiz değerleri/inançları, yolsuzlukları, yüzü/vicdanı karanlık politikacılarımızı, çürümüş ve içi boş kurumlarımızı ve daha nicelerini hatırlayalım. Bu ülkenin bazı polisleri Hrant Dink'in katılıyle hatıra fotografı cektırmıstır. ( Trabzon çok sık seyahat ettiğim bir şehir ve Hrant Dink'in öldürüleceği/ve iyi olduğu!!! burada kahvehanelerde konuşuyordu!) Bu ulkede ınsanlar 80 yıldır Turk-Kurt , Sagcı-Solcu ve sımdı de Atatürkcü-Allahcı olarak kutuplastırılmıstır. Neden? Kim? Tayyip , AKP yüzünden! Evet o gıderse aydınlık gelecek öyle mi?

20 May 2013

 
" Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum."
 
 

12 May 2013


 
Ölüm var. Evet.
Ama hayat da var!

Sesini gömmüşler sahi nerede senin çocuk sesin?

 Etinin içinden geçtim.

 Denizin arkasına.

 Sesinin arka odalarına

 Kıyılarda durdum ve bekliyorum.
 
Mektuplar bağlıyorum güvercin ayaklarına
 
Seni bulacaklar.
 
Sen ki gözlerini öldürmek için kurmuşsun.

Sesin çın çın uçurumlar koyuyor hep önüme
 
Atladım ona da buna da ötekine de
 
Yara bere içinde çarpıp duruyorum.

 Sen orada . Sen kıpırdamadan.

Kanımın gümbürtüsünü duyuyor ve gülümsüyor olmalısın!



Sana yaklaştım sanıyorum.
 
Çöl kanunu!

Düşünmeden yürümek lazım.
 
Mırıldanmadan, sayıklamadan, ah etmeden

 Helal ediyorum etimden kopan etleri.
 
Benden aldığın canı.

 Helal ediyorum...
 
Senin yokmuş sesin işte!

- Ölü kalplilere sevişmek yasaklanmalıydı! -
 

 

9 May 2013


Yazlık kasabalarda, denize yaslanan mavi kayıklarda

Evlerin pencelerinde ,

Bahçelerde arıyorum

Bu sularda seni arıyorum.

Ölümsüzlüğü değil, 

Senin kirpiklerinde kalmayı

Senin kanatlarını

Seni!

Siyah sulara çarpıyorum ama gitmiyorum hiçbir yere!

Ruhum aşık oldu. Ruhum aşık oldu.

Sonra elim kolum boynum yoldan çıktı.

Kelebeklerden anlarsın

Boynumdaki baharı..


Uyandığında seni ilk goren ben olmaliydim. Kalkıp yürüdüğünü duyuyorum odalarda. Aramizdan hayat yürüyüp geciyor.Yerin sesini duyuyorum. Bir fayans oynuyor, catırdıyor oda, kırılıyor. Duyuyorum. Aynaya bakıyorsun.Yüzünün sesini duyuyorum. Su icen kuslar gibi lavaboya egiliyorsun simdi .
Aramızdan su geciyor. Suyun sesini duyuyorum.

Seni duyamıyorum...

2 Nis 2013


Franz von Stuck / The Kiss of The Sphinx


Değil bulutlarda benim aradığım.
Yerlerde.
Bütün yapraklarımı dökmek istiyorum ben.
Senin üstünde 

Benim aradığım büyük sözler değil. 
Duymuyorum. İşitmiyorum kelimeleri. 

Senin kükrediğini yalnızca üstümde duymalıyım..

Yanımda ama hep yanımda hep çırılçıplak 
Yalnızca tüylerle saçlarla etlerle
Gidip kendi ormanında azalmak yerine 
Bir aslan gelip ellerimde ağlasın istiyorum 

Tek bir çiçek istemiyorum senden 
Ben solmaktan geliyorum  
O çiçeği kendim açmalıyım 
İçimde

Çünkü kadın hep yırtılan ve kanayan bir şey. 
Sana sarılıp soluk almalıyım.
Ölümümü yavaşlatmalısın….
 
Sesinin değil yüzünün sesini duymak istiyorum ben
Nehirlerimin sana doğduğu yerlerde

 En güzel ülkeyi boynunda kuracağım ben.
Yüzüne bir dokunsam kafi
Ellerim yetecek.

Aşk hiç geçmez. 
Bunu unutma diyorum.
Islıkla yanıt veriyorsun. 
Bir rüzgar çıkıyor.
Unutuyoruz. 
Ne unutmayacağımızı bile.

1 Nis 2013



Bu resmin önünde mıhlanıp kaldım.
Uzun zamandır hiçbir sanat eseri bende böyle bir etki yaratmamıştı.
''Alegory of True Love''  Pieter Pourbus.
Merkezde oturan siyahlı adam '' Bilgelik'' dışında masadaki tüm erkeklerin yanında iki kadın var.
 Konumlarını kıyafetlerinden ve vucut dillerinden anlamak mümkün.
Kalplere dikkat...




The Lion in Love by Camille Roqueplan


Francesca Da Rimini by Ari Scheffer

31 Mar 2013


 
Gözümün bebeğinde çatlayan bir nar
ve biliyorum adının çıkmayacak lekesi...



Seni bir bulsam.
Durmaksızın çocukluğumu anlatacağım sana.
Elimden tutarsın. Yürürüz biraz.
Yaz elbiseleri giyeriz. Kış elbiseleri giyeriz.
Seni bir bulsam
Yüzünün değiştiğini ben de görsem.
Zamanı seveceğim.
Ama bu benim başım senin omzuna şöyle bir yaslanamadan.
Eksiliyor...

Sularımda bir nilüfer, derinlerimde bir yeşil taş
Bende ne arıyordun? 
Sahi ne çıkarmak için dalmiştim ben bu suya?
Deniz kararıyor.
Artık seni bulsam...
Ne elimde kum,  ne yüreğimde nefes kaldı.

8 Mar 2013


Sen benim göğsüme çiçekler ektin,
Bir ormanı çoğalttın aramızda
Göğsünün ortasında ağlıyorum
Gözlerimi kapatmaya korkuyorum
Hayat eskir mi bilmiyorum
Yaşamadıkça
Kelebekler kısa
Biliyorsun..



Güneş düşüyor vaktinden önce
Gün çabuk dökülüyor dalından erken
Saçlarım daha parmaklarının arasında.
Gidiyorsun.
Yüreğim soğuk, karanlık avlularda
Sana beyaz güvercinler uçuruyor


Sabahlarına gelemiyorum
Oysa seni en güzel ben öperdim
Ellerim deliriyor. Ellerini tutamıyorum
Ben şimdi bir denizin başını bekliyorum
Ama beni denizin yanlış bir yerine koydular
Sen giden gemilerdesin
Tutup çekiştiriyorum yerle bir ediyorum gemileri
Döküyorum insanları
Yüzleri bir sürü . Gözleri çok
Bir sen yoksun!

6 Şub 2013



Odanın ortasında yağmur başladı. Başımı ellerimin arasına alıyorum. Odanın ortasında bir soğuk. Odanın ortasına siyah bir deniz yürüyor. Zaman yok; unutamayanlar için. Ben unutmuyorum. Her şeye iyi gelen o zaman, bu odada geçmiyor. Sözleri bir güzel bağlarım birbirine, sözler kolay, sözler kalabalık. Söylesem... Sözler yanlış yöne fırlatılmış bir ok... 

31 Oca 2013


Seni özledim.
Sesim yorgun görüşemediğimiz günlerden
ama beklemenin şarkısı da güzel
Sözlerin konuyor ellerime, saçlarıma beyaz kuşlar gibi
Sesinden öperim

30 Oca 2013

Hessam Abrishami


Kendi kendime mırıldanıyorum şimdi. Ben ne yaptım? Ben ne yaptım? Ellerime bakıyorum. Ben bu dokunuşla nasıl başa çıkarım? Hayır. Aşkımız benim hatırladığım gibi. Ben ne hatırlıyorsam o. Gözlerime, duyduklarıma inanmamayı öğrendim. Eskiden dünyaya inanıyordum. Çok fazla olanaksızlık var. Evet. Ama aşkımız tam hatırladığım gibi. Ellerime bakıyorum. Dokunduğun. Ben ellerine inanıyorum. Sana inanıyorum.

Oskar Kokoschka


'' Bir idam mahkumu, ölümünden bir saat önce, galiba şöyle düşünmüş: eğer yüksek bir yerde bir kayanın üzerinde, ancak iki ayağını koyacak kadar daracık bir yerde oturması gerekse; çevresinde uçurumlar, okyanuslar olsa, sonsuz karanlıklar, sonsuz bir yalnızlık, bitmez tükenmez fırtınalar sürüp gitse bile, o, bir arşıncık yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, hatta kıyamete kadar ayakta dursa, yine de öyle bir yaşam, o anda ölmekten daha iyidir. yeter ki yaşasın! nasıl olursa olsun yalnız yaşasın! ''

Dostoyevski

Chris Cleave


'' Bir yara izinin asla çirkin olmadığı konusunda bana katılmanızı rica ediyorum. Yara izini yapanlar bunun aksini düşünmenizi isterler. Ama siz ve ben,onlara kafa tutma konusunda bir anlaşma yapmalıyız. Çünkü,tecrübelerime dayanarak söylüyorum,ölürken yara izi olmaz. Yara izi "ben kurtuldum," demektir. ''

Oskar Kokoschka

'' Anais, neler hissettiğimi sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Sürekli bir beklenti içindeyim. Sen geliyorsun ve zaman su gibi akıp geçiyor. Senin varlığının anlamını ancak sen gittikten sonra anlıyorum. O zaman da çok geç oluyor. Beni sersemletiyorsun... Bunlar biraz sarhoşça, Anais. Kendi kendime, 'İşte yanında tamamıyla içtenlikli davranabileceğim bir kadın,' diyorum. Senin sözlerini hatırlıyorum: 'Beni aldatabilirdin. Ben de anlamazdım,' demiştin. Caddelerde yürürken bunları düşünüyorum. Seni aldatamam, ama çok isterdim bunu. Asla bütünüyle sadık kalamam demek istiyorum, yapım böyle değil. Kadınları, ya da hayatı fazlasıyla seviyorum, hangisi, bilmiyorum. Ama sen gül, Anais, güldüğünü duymak hoşuma gidiyor. Sen, neşe duygusuna, bilgece bir hoşgörüye sahip tek kadınsın. Seni aldatmam için beni zorluyor gibisin. Seni bunun için seviyorum... Senden ne bekleyeceğimi bilemiyorum, ama mucize gibi bir şey bekliyorum. Senden her şeyi isteyeceğim, olanaksızı bile, çünkü bunun için kışkırtıyorsun beni. Çok güçlüsün gerçekten. Senin beni aldatmalarını, ihanetini bile seviyorum. Bana çok soylu geliyor. ''

(A Literate Passion : Letters of Anais Nin & Henry Miller, 1932-1953)

"O sabah ağladım. Ağladım, çünkü beni Henry'den ayıran yollar, beni ona tekrar götürecekti.Ağladım, çünkü kadın olmamı sağlayan süreç, çok acılıydı. Ağladım, çünkü bundan sonra daha az ağlayacaktım. Ağladım, çünkü acımı kaybediyordum ve onu hala unutamamıştım."

Anais Nin


Senden haber yok yine. Pencereleri kapadılar. Gökyüzü içimde kaldı.

28 Oca 2013


" I do not want to be the leader. I refuse to be the leader. I want to live darkly and richly in my femaleness. I want a man lying over me, always over me. His will, his pleasure, his desire, his life, his work, his sexuality the touchstone, the command, my pivot. I don't mind working, holding my ground intellectually, artistically; but as a woman, oh, god, as a woman I want to be dominated. I don't mind being told to stand on my own feet, not to cling all that i am capable of doing but i am going to be pursued, possessed by the will of a male at his time, his bidding. "

Anais Nin