28 Şub 2010

Batan geminin malları

Tasarım icatları neyi kolaylaştırıyor olabilir?
Endüstriyel ve taptaze fikirlerle koptuk gidiyoruz ''çokşeyler dünyası''na.

Herşeyimiz var da neyimiz eksik bizim?

Mutfak çekmecelerimizi bile ayıraçlar, raflar, gözler ile organize ettik diyelim.
Bir öğleden sonra keyifle yapılan bir ikea ziyaretinin faydaları bunlar.
Sonra saklama kutuları var, yatak altı depolama üniteleri, halılara kaydırmaz bıdıbıdılar

Yürekler neden böyle dağınık?
Böyle bomboş ya da?
Içimiz neden böyle kalabalık, herşey üstüste, yığılı, karmaşık, aşk ve heves, yalanla yemin ne kolay yedekliyor birbirini.
AŞK'a tapanların dımdızlak bir aşkları var sıkı tuttukları, ışıksız, uyumsuz ve yalnız.
Çareler tükeniyor asıl demek istediğim bu.

Yüzümüz yıllara hazır. Anti-aginglerle sardık sarmaladık onu.

Ama ne yapacağımızı bilmiyoruz gözlerimiz için? Gözlerimiz neler görüyor sahi?

Sabırsızlık, tembellik ve umutsuzluk.

Mimarlar daha yüksek tavanlı evler tasarlarken irice egolarımızı hesaba katıyorlar mi mesela?
Sığmıyoruz hiçbir yere.
Ne güzel bir aşka ne de odalara!
Gözlerimizden çok aşklar, büyük sözler, bencillikler ve yalanlar saçılıyor.

Ardına kadar açıp gözümüzü şöyle dik dik bakmak lazım içimize.
farzedelim bir batan gemideyiz,
neleri kurtaracağız öncelikle?

26 Şub 2010

''ne''den yapıldınız?
parçalarınız dört bir yana savrulacak olsa?
Bitmedi sevda... ve bitmeden de bitmeyecek
Korku kıyılarında ben beklerken
En güzel gemilerle
Dört nala çıktın geldin

pnina evental


25 Şub 2010


Neden o aptal tavşan kostümünü giyiyorsun?
- peki sen neden o aptal insan kostümünü giyiyorsun?
'şapkayı alıp gitmek vardır. Hem kolayca söylenebilir bu, hem de kolayca yapılabilir. Mesele o şapkayı vestiyerden aldıktan sonra koyacak yer bulmaktır.''
Ö. Asaf

Turgut Uyar'dan

umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sessizce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

Sözlerimi içime saklıyorum
Bir terzi gibi iğneler dudaklarımda
Susuyorum ve içimden bırakıyorum seni
"terörizm insanları öldürmek için kullanılan bir tekniktir.
Bu, bir düşman olamaz.
Terorizmin düşman olduğunu söylemek, 2. dünya savaşı'nın nazilere karşı değil, blitzkrieg'e (yıldırım harekâtı) karşı yürütüldüğünü söylemek gibi birşey olur. Düşmanın kim olduğunu, onu bize karşı harekete geçmeye neyin sevkettiğini sormak zorundayız."

24 Şub 2010


Büyüyünce yaptığın her şeyin bir nedeni var,
çocukluk ise nedensiz, kendiliğinden ve çok güzel bir aylaklık.

23 Şub 2010

aşk gibi süslediğin hevesini istemem kalsın sende!
"güneşe gözlerini dikip bakarsan
gözün bozulur.
gözlük takıp bakarsan
güneş bozulur "
Ö. Asaf

20 Şub 2010

Bu şiir bir imkan. Binip git sözlerin eskimişliğine. Yorgun, diz çökmüş zamanın üstüne basarak bir aşk sonrasına geçebilir ve unutabilirsin. Mümkündür unutmak. Yeni hikayeler anlatabilir , onlara inanabilir ve yüksek sesle gülebilirsin. Sevgim seni bırakıyor. Kıvrılıp git şimdi. Bu şiir bir suskunluk ve artık konuşmayacak.

18 Şub 2010

Dostum Mavi. Söz vermekten korkanlardan değilim. Söz. Bekleyelim görelim bakalım bu gözlerimiz daha neler görecek. Birlikte. Arkadaşlığın aşktan eksik nesi var? Seviyorum seni.

Neden gerekir mi? ( ki var nedenlerim ) Çok kirpikli kocaman mavi gözlerin var! waffle ardından dondurma ve ardından kova kova çekirdek ve pizza ve sakızlı muhallebi yiyebilecek gurmeliktesin. '' Eve kapanıp dizde battaniye 7 film üstüste 7'si de başka tellerde'' festivallerimde baş katılcımsın, güzel yazar, güzel konusur güzel de söylersin

Aklıyla sevmeye çalışanlardan değilsin. Kalbin kocaman. Çocuk gibi hemen ağlamalarının hastasıyım. E akıllısın da. bunlar olmasa, beni seviyorsun mesela.
Sırf bu yüzden sevebilirim seni.

Bir gün beni bu kadar sevmezsen? Gelir kendimi yeniden sevdiririm sana. olur biter!
Mavi! iyi ki doğdun iyi ki:)
söyle şarkılarını! Elbet duyacaklar.
Üzül sevgilim geçmedi hala sevgin. Eski yaraları yenilerine değişmiyorum. Boşluklarımda toplu iğne başı kadar yer yok. Kalmadı. Senden.

sevdiğim adam!

Sevdiğim adam Aşiyan'da.
Denizi ucundan tutuyor, sözleri tamamlıyor,
gemilere selam çakıp, şiirler okuyor.

'Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur..
İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur'


"gözlerin gözlerime değince, felaketim olurdu, ağlardım''

''ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım ''


Sanmam ölmüş olsun,
sevdiğim adam başında kasketi
kendini hatırlatıyor

''çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili''

17 Şub 2010

Kombizz Kashani'den

gilles deleuze

"iletişim yok değil. tam tersine, o kadar çok iletişim var ki. yaratıcılık yok. mevcut olana direniş yok."

baştan çıkarıcının günlüğü


"bir kızın ruhuna düş gibi süzülüp girmek bir sanattır,
onunla çıkmak ise bir başyapıt.
yine de ikincisi esas olarak birinciye bağlıdır"

kierkegaard

" herkesin maskesini çıkarıp atmak zorunda kalacağı bir gece yarısı vaktinin geleceğini bilmiyor musun? Hayatın her zaman kendisiyle alay ettireceğini mi sanıyorsun? Bundan kaçmak için gece yarısından biraz önce sıvışabileceğini mi zannediyorsun? yoksa ondan dehşete kapılmıyor musun? gerçek hayatta insanlar gördüm, öylesine uzun zamandır başkalarını kandırmışlar ki, en sonunda gerçek mizaçları ortaya çıkmaz olmuş; saklambaç oynayan insanlar gördüm, o kadar uzun zaman oynamışlar ki en sonunda delirip o ana kadar gururla sakladıkları gizli düşüncelerini iğrenç bir şekilde başkalarının gözünün içine sokmuşlardı. peki, sonunda mizacının bir çokluğa dönüşmesinden, açıkçası çok sayıda olmaktan, o mutsuz şeytaniler gibi bir lejyon oluşturmaktan ve bu şekilde bir insanda bulunan en içteki, en kutsal şeyi, kişiliğin birleştirici gücünü kaybetmiş olmaktan daha korkutucu birşey düşünebiliyor musun? doğrusu ciddi olduğu kadar dehşet verici olan o şeyle dalga geçmemelisin"

karl jaspers

"felsefe yolda olmak demektir"

16 Şub 2010

George Perec

"mutsuzluk üzerine atılmadı, üstüne çullanmadı; yavaşça sızdı, neredeyse tatlılıkla sokuldu. büyük bir dikkatle yaşamına, hareketlerine, saatlerine, odana işledi, uzun süre gizli tutulmuş bir hakikat, reddedilmiş bir gerçeklik gibi; direşken ve sabırlı, incecik, zorlu mutsuzluk, tavandaki çatlakları, çatlak aynadaki yüzünün kırışıklarını, dizilmiş oyun kağıtlarını ele geçirip sahanlıktaki musluktan damlayan suyun içine girdi. saint-roch'un çanı her çeyrek saati vurduğunda onunla birlikte çınladı."
Cimri tuttum sanırken hazinesini.
Sımsıkı kapadığı kendisidir. Kırk haraminin çaldığı
bir kırılmış ayna zaman
kendini sana tamamlayan
Adam kadına demiş ki:
-Seni seversem , birlikte olmamız gerekir, ama hep seninle olmak istersem hayatımda yapmaya alıstıgım şeyleri yapamam. Örneğin her sabah sahilde koşmaya alışkınım ben, sen olduğunda sabahları evde seninle portakal suyu içiyor olacağım. Bu da demektir ki artık sabahları koşamayacağım. Ben ben olmayacagım, başka bir şeye dönüşeceğim buna fedakarlık denir. Buna hazır değilim.
Kadın sorar:
-Peki evde benimle portakal suyu içmek de istediğin bir şey değil mi? evet eskisi kadar yalnız olmayacaksın ama yalnızken yaptığın bir sürü şeyi de yapmayı canın istemiyor olacak. Birlikte mutlu olduğumuz için. Şu ara canının zaten yapmak istemediği bişeyi yapamaman seni niye geriyor?
Adam cevap verir:- Özgür olamamaktan korkuyorum
Kadın güler:- Özgür olmak mı! ne gececek ki bundan senın eline!

Anna Ahmatova

Nasıl unuturum yalpalayarak çıktı gitti
ardından koştum avlu kapısına,
Soluk soluğa bağırdım:
''Şaka tüm bu olanlar! Gidersen beni öldürürsün''
Güldü tüyler ürperten bir rahatlıkla ve dedi:
''Rüzgarda durma, üşürsün!''

11 Şub 2010

10 Şub 2010

Bir tezim var: Kimse kimseden ayrılmıyor. Nokta.

Bütün "unuttum gitti"lerimizi, biriyle artık görüşmediğimiz için O'ndan ayrılmış olduğumuz tezine ve üstelik O'nu artık sevmediğimiz iddiasına dayandırıyoruz.

Bir yer var mümkün! Yeni aşkların mümkünlüğüne ve sevgiliden daha vefalı sandığımız unutmalara sığınıyoruz.

Geçmiş geçmiş midir sahi?
Yeniden birini sevdiğimizde bu sevginin kaynağı nedir?
Eskisine tıpatıp benzeyen, onun bir zamanlar hissettirdiği gibi güzel mutlu hissettiren,
ya da O'nun tam zıttı
ve bu yüzden yaşattığı hazin sonu bize asla yaşatmayacağına kendimizi inandırdığımız yeni biri.

Kahvesini sade içen ve sırf bu yüzden binlerce farklılık ve anlam yüklediğimiz,
kahveyi şekerli seven eski sevgiliden bin kat farklı ve harikulade olduğunu kendimize tekrarladığımız yeni biri.

Yeni bir sevi.
Yalnızlıktan kaçmak, kalbimize "unut artık" komutunu daha iyi yüklemek veya çaresizlikten, ihtiyaçtan, dünya devam etsin diye ve sevmenin hala mümkün olabildiğini kanıtlamak için inadına inadına yeniden sevmek.

Büyük umutlar. Büyük sözler.
Pırıl pırıl bir başlangıç.
Sonra?
Bu aşk da giderken bütün eski ayrılışlarlar çıkıveriyor saklandıkları yerden.
Kocaman ve daha acılı bir final. En tuhafı da bu.

Yeniyle mutluyken eskilerin çıtı çıkmıyor
(bir yere gizlenip elleriyle ağızlarını kapayıp, susuyor, için için gülerek bekliyorlar gibime geliyor).

Son sevgili giderken niye tüm eski aşkları da peşinde götürüyor son ses.
Böyle kapılar çarpa çarpa, bütün vedalar, terkedişler, eski acılar,ilk aşklar, hepsi birden gözlerimize doluyor. Gerçekten unutmak nedir?
Onu artık hiçbir koşulda geri istemediğimiz zaman mi?

Bu iş bitti dediğimiz an mi?

Yoksa nörolojik manasıyla unuttuğumuz zaman mı unutmuş oluruz sevgiliyi
ki bu başka bir hastalığa da delalet
(uzun zamandır şu delalet sözcüğünü cümle içinde kullanmak istiyordum:)

Lütfen rica ediyorum içinize bir bakın.
Unuttuğunuz kimse var mi?
Öylece duruyor mu hepsi?
Bütün anılarımız heykeller gibi dikilirken içimizde, yeni bir aşk mümkün müdür?

Krallar gibi dik durun , sahip çıkın eski aşklara , acılara.
Daha çok öğrenmiş ve sevgiyi bu kez daha nazik tutacak birine dönüşün
hesapları kapayın, ders alın, özür dileyin

yaşadıklarınızı sahiplenin ki kalbiniz güzelleşsin...
yalnızca aşıktın. hiç sevmedin beni.
Şimdi ben Antalya Anfaş Gıda fuarında hayretler içinde ve kelimei şehadet getirerek geziyorsam, sebebi var. Teatral bir son! Kıroluktan ölüyoruz böyle koca fuar ve içindekiler. Metafor, mecaz, teşbih falan yapmıyorum. Avamlıktan gidiciyiz. Gustosuzluğun bir mertebe daha üstü olduğunu sanmıyorum. Göğe yükselmemiz yakın. Bu edebi bloğuma böyle cümleler yazmak istemezdim. Ama baktım gidiyoruz. Bari koca fuar ve ahalisi niye öldük bilsin benim güzel bloğum ve ahalisi. Son sözlerim şudur: Eh be kardeşim! Kaç senedir düzenliyorsunuz bu fuarı. Bir adım mi ileri gidilmez. Hiç mi izlemiyorsunuz dünyada neler oluyor. Bakliyat ve ketçap firmaları dahil olmak üzere kumaşı bile 3. Sınıf parlak deri etekler giydirmişsiniz hostesleri, bir kaç kaliteli marka hariç stantlarınız mutfak rafına çaprazlama dizilmiş ambalajlı ürünlerden ibaret, havalandırma kötü, her stanttan ayrı bir müzik yükseliyor. Turizmci midir nedir o takım elbiseli küstah adamlar var bir de bir akşam yemeğine bütün kadınlar benim temalı. Of of of. Ufkum daraldı!

9 Şub 2010

Hepinizi çok seviyorum.
Beni zenginleştirdiniz, ruhumu genişlettiniz , içime dokundunuz,
çok ağladım şiirlerinizle,
ama bu dünyanın yaşamaya ve yazmaya değer bir yer olduğuna dair inancımı size borçluyum.

Nazım Hikmet, Attila İlhan, Metin Altıok, Turgut Uyar, Özdemir Asaf, Hilmi Yavuz, İlhan Berk, Ece Ayhan, Gülten Akın, Murathan Mungan, Lale Müldür, Nilgün Marmara, Behçet Necatigil, Ataol Behramoğlu, Cahit Külebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Oktay Rifat, Cemal Süreya, Cahit Sıtkı Tarancı, Faruk Nafiz Çamlıbel.

sözleri alaca bulacalandırabilirim,
yapmayacağım
seviyorum hepinizi,
çok hem de.

kelimelerinizden öperim
Sezi'niz

Ö. Asaf

benim düşlerimin içinde o uyumuyordu,
biliyordum.
ben ne bir uykusunda onun,
ne de bir düş'ünde bulundum
...bulunsaydım,
vururdum....

Ö. Asaf

"bana yalanlar söylese yetinecektim
ama bana yalan söyledi."

hable con ella

"aşk bitince geriye dünyanın en üzücü hikayesi kalır"
Baykuşlar harikulade şeyler.
Henüz benimle aynı fikirde kimseyi bulamadım ama olsun:)

V. Woolf

İnsan zihni zamanın üstünde garip bir biçimde işler. Bir saatlik zaman dilimi , insan ruhu denen o tuhaf şeye yerleşti mi, kendi uzunluğunun yüzlerce katı bir uzunluğa esnetilebilir. Öte yandan aynı bir saatlik süre bir saniyede de bitebilir. Bir insan Orlando gibi otuz yaşına geldiğinde düşünürken zaman inanılmaz uzar, iş yaparken kısalır. Böylece Orlando'nun buyruklarını vermesi, uçsuz bucaksız malikanesinin işlerini görmesi bir an sürüyordu: ama tepenin yamacındaki meşe ağacının altındayken saniyeler öyle yuvarlaşıp olgunlaşıyordu ki, insan hiç düşmeyeceklerini sanıyordu. Böyle düşünmekle ömrünün aylarını, yıllarını tüketti. Kahvaltıdan sonra otuz yaşında biri olarak evden çıkıp, akşam yemeğine ellibeş yaşlarında biri olarak otururdu.
''Çünkü diye mırıldandı, zor duyulan bir sesle, Artık insanlarla işim bitti''

8 Şub 2010

Gerçekleşmeyen düşler yüzünden,
böyle eksik ve pencerelerde yürekleriniz
"Men love war because it allows them to look serious.
Because it is the one thing that stops women laughing at them."

puslu kıtalar atlası

"bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti.
Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor,
bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere
ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı.
Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki,
kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan,
lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.

Oysa uzun ihsan efendi dünya'nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi.
Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı.
Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi.
Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun,
macera insanoğlu için büyük bir nimetti.
Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk,bu dünya nın şahidi olmaktı."
"Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg'u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Bırak dünyanın haritasını yapmayı! Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri görmeyip gün boyu evinde oturan adam dünyanın kendisini hiç görebilir mi?'"

"vardapet, bünyamin'in ağzından girip burnundan çıkarak onun maceracı ruhunu tutuşturur gibi olmuştu. fakat babasına olan saygısından dolayı delikanlı kendi fikrini söylemeye çekindi. bununla birlikte uzun ihsan efendi oğluna,

'buradan gitmek istediğini biliyorum oğlum' dedi,


'Kendime hâkim olabilseydim belki de seni, çoktan içine girdiğim bu maceraya bırakmazdım. sana olan sevgim biricik oğlumu tehlikeye atmama engel oluyor. Ama bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur . Macera ise büyük bir ibadettir; çünkü o'nun eserini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş degilim.
Kendi payıma ben, dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım.
Bu, yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir.
Aynı hatayı senin de yapmana yolaçmak istemiyorum.
Sana izin veriyorum, git.
git ve benim göremediklerimi gör,
benim dokunamadıklarıma dokun,
sevemediklerimi sev
ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek.
dünyadan ve onun binbir halinden korkma'"

puslu kıtalar atlası

Sezi uzayda

Arkadaşlar hayal gücüm kıt değil sadece uzay filmlerini sevmiyorum.
Star Trek, Star Wars artık adı her ise şahane şeyler olduğuna eminim ama bünyem almıyor, Israr etmeyiniz. rica ederim, bir yaştan sonra olmuyor.

Pazar günü Star Wars'u izleme denemesi yaptım. 10 dakika sonra karar verdim ki: Sith'in bana ihtiyacı yok, onlar bensiz de sallayabilirler ışın kılıçlarını.

Hele hele Fantastic Four , Hulk gibi çizgi romandan pörtlemiş abidik gubidik şeylerden ve Alien hariç yaratıklı filmlerden bahsetmiyorum bile.

Aslında tamamen de boş değilim Uzay Yolu'nda sivri kulaklı bir adam olduğunu biliyorum mesela. Bizimkilerdeki kapıcı Ercan Yazgan oynamış.
Uzay Savşlarında da Sith var, intikamlar alıyor ,
sonra bir de renkli ışın kılıçları var yaaaa:))))
Hor görmeyelim beni.

Bu bilgiler ışığında 31 yaşıma kadar geldim.
Yeter.
( Yüzüklerin Efendisi hakkında da bilgi sahibiyim,
kısa boylu birileri var, güzel bir kız, büyücüler ve konuşan ağaçlar var,
bizim E.T'nin daha böyle boduru bir şey var mesela tıslayarak konusuyor.
Daha ne olsun:)
Hayrı Pıtır'ı ise gelecekteki çocuğumla izlerim diye düşündüm,
heyecanı kaçmasın diye önden izlemiyorum, annelik böyle bir fedakarlık işte )

Bilimkurgu sınırım Yapay Zeka, Azınlık Raporu gibi filmlerdir:
kendimi sorgulayarak şöyle bir çözümleme yaptım:

1) eğer konu uzay, gelecek vs gibi fazla teknolojik bir mekanda geçiyorsa yaratık değil insanların oynamasını yani en azından fazla fantastik olmamasını tercih ediyorum

2) ama yok ille de robotlar, üçgen kulaklar, maymunlar, devler vs olacaksa bari ortam doğal olsun ( bakınız maymunlar gezegeni )

işte böyle:)

beni de böyle sevin!

3 Şub 2010

''Aşıklar birbirlerinden çok, aralarındakini kucaklar''
H. Cibran
Benden niye vazgeçtin?

Halil Cibran'dan tuhaf bir yazı...

dostum, göründüğüm gibi değilim.
Görünüş sadece giydiğim bir elbisedir.
Senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan,
özenle örülmüş bir elbise.

Benim içimdeki ‘ben’, dostum, sessizlik içinde oturur,
sonsuzluğa dek kalacak orada, doyulmaz, erişilmez.
‘rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim:
çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil, deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem.

Denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın,
zaten anlamanı da istemem.
Bırak denizimle başbaşa kalayım.

Sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim
- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,
’arkadaşım, yoldaşım’
ben de sana seslenirim,
‘yoldaşım, arkadaşım’
-çünkü cehennemimi görmeni istemem.
Alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı.
Senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.
Bırak, cehennemimle başbaşa kalayım.

Dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin
- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum.
oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi.
Bırak deliliğimle başbaşa kalayım.

dostum, sen benim dostum değilsin,
ama ben bunu sana nasıl anlatacağım?
Benim yolum senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz elele''

cicek acmis genc kizlarin golgesinde

''...oysa aska iliskin anilar, hafizanin genel yasalarindan
bagimsiz degildirler; hafizanin kurallari da, aliskanligin daha genel
yasalarina tabidirler.

Aliskanlik herseyi zayiflattigi icin, bir insani bize en iyi hatirlatan sey,
aslinda unuttugumuz seydir (onemsiz oldugu icin unutulmus
ve bu sayede butun gucunu koruyabilmistir cunku).

İste bu yuzden, hafizamizin en guclu kismi bizim disimizda, cisentili bir ruzgarda, bir odanin rutubet kokusunda veya yanmaya baslayan bir atesin ilk andaki kokusundadir; kendi benligimize ait, zekamizin ise yaramaz diye kucumsedigi seyi, gecmisin son ve en guclu kalintisini, butun goz yaslarimiz dinmis gibi gorunurken hala bizi aglatabilen seyi buldugumuz her yerdedir.

Bizim disimizda mi? daha dogrusu
icimizdedir, ama bizim kendi bakisimizdan gizlenmis, iyi kotu devam eden bir
unutusa gomulmustur.

ancak bu unutus sayesindedir ki, arasira eski benligimizi bulur, olaylar
karsisinda o eski benlik gibi tavir alir, artik kendimiz degil, o insan
oldugumuz icin ve simdi bizim ilgisiz kaldigimiz seyi o insan sevdigi icin,
yeniden aci cekeriz.

Gunluk hafizanin parlak aydinliginda, gecmisin hayalleri yavas yavas solar, silinir, sonunda geriye bir sey kalmaz; onlari bir daha bulmamiz mumkun degildir artik.

Daha dogrusu, bazi kelimeler ozenle unutusa gomulmus olmasaydi, bu hayalleri bulmamiz mumkun olmazdi;
tipki bir nushasi ulusal kutuphane'ye teslim edilmeyen bir kitabin bulunmasinin imkansiz olabilecegi gibi. ''

Ö. Asaf

"gelmesen onemli degil, gelsen onemli olurdu"

morcheeba

when i open my mouth
i'm so brutally honest
and i can't expect that kind of love from you
when you open your mouth
your teeth are beautifully polished
and i can't extract the pain you're going through
no i can't explain
the pain you're going through

it ain't gonna hurt now
if you open up your eyes
you're making it worse now
everytime you womanise
i'm under your curse now
but i call it compromise
i'm under your curse

it ain't gonna hurt now
if you open up your eyes
you're making it worse now
everytime you criticise
i'm under your curse now
but they call it compromise
i thought that you were wise
but you were otherwise
"Çan 12. kez çaldığında artık mahvoldugunu biliyordu. Sanki bütün dünya kızın ihaneti ve onu küçük duruma düşürmesi haberiyle çınlandı. Eski kuşkular saklandıkları yerden çıktılar. Her biri bir öncekinden daha zehirli binlerce yılan tarafından ısırılıyordu sanki. Koca meşe ağacları kırılıp parçalanıyormur gibi gürültüler geliyordu içinden."

Orlando.V. Woolf