30 Oca 2009
29 Oca 2009
28 Oca 2009
blog kardeşliği... Mavi'den
"Altın aramıyorum,
Altın olmaya yeteneği olan bakır nerede?''
Mevlana'dan gelen bu muhteşem söze haddimi aşarak bir yorum yapıyorum.
Altın olmaya niyeti olsun ona da razıyız...
Sezi insan koleksiyoncusu.
Globalleşmeseydik keşke....
Sınırlar kalksın, gümrükler birleşsin,
Nato, EU vs vs derken daha bir ilkelleştik mi ne?
Bu kadar kendinden ibaret,
bu kadar içine kilitli olmak,
kendini hiç başkasının yerine koymamak neden?
hiç 'insanca' gelmiyor bana
elimde değil anlayamıyorum her koyun neden ille de kendi bacağından asılıyor?
'Every man is an island'
Asıl bu temassızlıktan, yalnızlıktan,
güvensizlikten bu hale gelmedik mi?
Nerede kaybettik?
Çalan kapıdan korkar hale geldik ne zaman?
Sırrımız veremez, arkamızı dönemez olduk niye?
şimdi kim verecek bu ıssızlığın hesabını?
İnsan biriktirmeye
ve koleksiyonumun her parçasına elimden geldiğince
özen göstermeye devam edeceğim ben.
'Sezi is the human collector' dedi biri.
ama çok hoşuma gitti bu.
Her bir sevdiğimin güzel anlamları var raflarımda.
Farklı dönemlerimi, farklı ruh hallerimi,
hatalarımı, sevinçlerimi,
olmak istediklerimi belki de korkularımı yansıtıyorlar.
Bu öğlen 'koleksiyonumun sağlam bir parçasıyla' dertleştim mesela.
Gözleri doldu, gözlerim doldu.
Anladığımı anladığı anladım.
Bir garip teselli hikayesi (ortada bilindik bir dert bile yokken kurcaladık birbirimizi)
Size göre fazla dostum olabilir ama dostluğun o kadar da kolay olduğunu düşünmüyorum
asla hafife almıyorum.(daha fazla insanı eşit ama farklı sevgilerle sevebiliyorum diyelim)
- Dostun gülünce mutlu olmalısın (senin o ara işlerin pek yolunda gitmese bile)
- O ağlarken ise asla gülmemelisin (tuhaf bir oh olsun, ben demiştim edası takınmamalısın mesela)
- Yanında olmalısın her koşulda (sadece sen istediğinde değil, o an daha öncelikli önemli işlerin olduğunda bile)
- Bazen tedirgin edeceksin onu (sert yataklarda yatıracaksın)
- Fazlaca ego yapıp kendini balon gibi şişirdiğinde ve bu ürünü dostuna da satmaya çalıştığında hatanı anlayıp geri adım atacaksın.
- Özür dilemeyi bileceksin.
hepsini becermiyor olabilirim ama deniyorum
yeni tadıgım eserlerden de etkilenip koleksiyonuma ekliyorum bazen.
evet uğraştırıyor beni (ah başıma iş açıyorum evet)
Yani ıssız değilim
olamıyorum
24 Oca 2009
kapalı çarşı... kapalı kutu
sandık odalarında
senin de dükkanın öyle kokar işte.
Ablamı tanımazsın,
Hürriyette gelin olacaktı,yaşasaydı;
Bu teller onun telleri,
Bu duvak onun duvağı işte
Ya bu camlardaki kadınlar?
bu mavi mavi,
bu yeşil yeşil fistanlı...
Geceleri de ayakta mı dururlar böyle?
Ya şu pembezar gömlek?
onun da bir hikayesi yok mu?
kapalı çarşı diyip te geçme;
kapalı çarşı,
kapalı kutu
Orhan Veli
kapalı çarşı... kapalı kutu
……
kapalı çarşı içerisinde
açık ve keskin yumuşak ve güzel kur'an sesleri
kapalı çarşı içinde kapalı rüya çarşıları
kapalı çarşı içinde öfke ve af çarşıları
kapalı çarşıya gittiğin zaman
bir yangın sonrasının gazetelerini okudun
bir gazete uzun ve kul olmuş bir gazeteydi kapalı çarşı
mavi gözlü bir gazete
kapalı çarşı içinde bulutların en senin olanı
sen bana kapalı çarşı
şüphesiz o kadar satılan ve alınanlar var ki
şüphesiz bir harita kırığı
bir yapma deniz parçasıyla kapalı kapalı çarşı
sen kapalı çarşılar üstüne yağmur yağanı
yağmurun iyi ve doğru yağmadığını onlara anlat
Sezai Karakoç
22 Oca 2009
The Truman Show
Markaların üzerine strateji kurduğu kişi ben miyim?
Parfüm kokulu deterjanlar,
kendi kendini temizleyen fırınlar,
misfaklı diş macunu,
krem karamelli ciklet,
bu sezon bollaşan paçalar benim için mi?
Onlarsız yaşayamaz mıyım?
Kahvaltıda 6 çeşit peynire ihtiyacım var mı?
78 ayakkabıya veya saçımda 4 ton röfleye?
İkea'dan raf üniteleri var bir de.
''Hayatınıza yer açın''
o dolaplarda daha nelere yer var?
Tıkıştırmaya devam öyleyse yer kalmayana kadar,
kendimizde kendimize.
bir ömrün özeti
17 Oca 2009
Oburcuklara İstanbulda Sezi gibi tıkınma rehberi
Hepsi tarafımdan denendi onaylandı efem.
- Aksaray sahilde sur içinde Van kahvaltı salonunda Van usulü kahvaltı
- Karaköy Murat Muhallebici’sinde kıymalı kol böreği
- Karaköy Güllüoğlu’nda ıspanaklı-peynirli su böreği
- Beşiktaş çarşıda Pando’da kaymaklı ballı kahvaltı
- Emirhan sahilde simit-ayran
- İstiklal lades’te menemen
- Rumelihisarı iskele büfede çift kaşarlı soslu tost (denize danır yenmeli)
- Baharda Armada Teras’ta brunch
- Bebek kahvenin ıpanaklı anne böreği
- Ahırkapı Giritli bahçede ege mezeleri (vişne likörü hımmm)
- Balıkçı Sabahattin’de lakerda
- Asitane’de ıspanaklı kuzu incik ve vişneli sarma (tatlılardan Helatiye)
- Beykoz balıkçı barınagında gazete kağıdı üzerinde ızgara uskumru
- Borsa’nın mercimekli imambayıldısı
- Pandelide öğlen yemeği
- Levi’de pazı sarma ve irmik helvası (Eminönü Hamdi’nin yanındaki hanın 3. katındaki kosher lokantası)
- Vefa’da boza (hayır marketlerde satılan gibi değil işte:)
- İncinin profiterolü (evet hala)
- MuzedeChanga’nın şarapta dinlendirilmiş armut tatlısı (sakızlı dondurma ve pişmaniye ile of of of)
- Muhittin Hacı Bekirin demirhindi şerbeti
- Etiler Çardak'ta döner ekmek
- Nişantası Hünkar’ın ev yemekleri
- Hamdi’de fındık lahmacun
- Sabırtaşı’nda içli köfte (rakipsiz)
- Refik’te beyaz peynir-kavun-rakı
- Asmalı helvetia’da ev yemekleri
- Rumeli Kavağında Kahraman'da kalkan
- Caddebostan Jburgerde burger
- Ortaköy neşede kurufasulye-pilav-tavuksuyu çorba
- Sarıyer börekçisi kıymalı poğaça
- Çemberlitaş Şehmuz'un kebabı
- Kanlıca Taç Balık'ta levrek külbastısı
16 Oca 2009
mavi dağ
15 Oca 2009
14 Oca 2009
Yoksa siz Beyaz Türk müsünüz?
Matah bişi diildir o ayrı.
Emarelerini bilelim dozu kaçırırsak önlem alalım efem..
- Etiler, Ulus, Acarkent, Emirgan, Caddebostan vs semtlerde oturmak ( hayır Dudullu olmaz:)
- Peşinden koşturan varmışçasına her ama her davete, sosyal ortama katılmaya çalışmak.
- Çok pahalı yarı profosyonel bir fotoğraf makinesine sahip olmak fakat herhangi bir fonksiyonuna vakıf olmamak. (tercihen nicon yoksa canon veya sony)
- Ah nerde o Paris'teki macaronlar, olsa da şimdi pecorino peyniri yesek şeklinde nostalji yapmak.
- Kadınsa mutlaka saçı röfleli sarı olmalıdır
- Erkekse bara gidince bistro tutup şişe votka açtırmalıdır
- Bir de bunlar 'date' diye bir şeye çıkarlar.
- Kendi kültürüne dair hiçbirşeye ilgi duymamak (halk müziği, halk oyunları)
- Sushi sevmek
- Resmi içecek mohito ve satsuma votkadır
- Gece gezmesindem sonra Boğaziçi, Marmaris büfeye felan gidip sosisli yemek
- Sağlıklı yaşam trendine kapılmış olmak
- Sürekli bir kişisel gelişim demeçleri verme halinde olmak, ama kendinden daha güzel veya zengin birini görünce fesattan çatlamak
- sigara içmek. (ince olanlarından)
- Spor kluplerine üye olmak ve hep son moda spor kıyafetleri ile spora gitmek
- Babylon ve loungefm'in organizasyonlarına sanatçının adına bakmadan gitmek ve performans boyunca kahkahalar eşliğinde sohbet etmek, sahneye bile bakmamak.
- Batı modeli bir yaşamı savunurken yurtdışına çıkıldığı takdirde beyaz peynir, ince belli bardakta çay, sucuk vs. şeklinde feryat edip amerikalılıarı aptal, avrupalıları da soğuk ilan etmek.
- Ayrımsız her bayram tatile gitmek, ailesinde kurban kesenler varsa bile asla çaktırmamak.
- Dizi izlemediğini iddia etmek
- ipod, iphone kullanmak
- Bilhassa yaz aylarında akşamüstü drinki almak
- Asmalı mescit, nişantaşı, cihangir gibi semtleri ve kanyonu haftasonu basıp piç etmek.
- Politika ile ilgili kurduğu tek bağ recep tayyip erdoğan'dan nefret duygusu olması .
- Mutfağında bir dolu ithal araç gereç olması ama evde pek yemek pişirmemek.
- Facebook'da ne olduğunu bilmediği bir sürü event'e cool gözüküyor diye "attend" vermek (krozk & deefam feat. turntable brothers @ tophane-i amire, colour is my brain - türkiyede modern açılımlar @ antrepo 5 vs.) elbette gitmemek.bişey oldu gitti biliyoruz ne yaptıklarını...
- aşkı aradığını ve artık ilişki istediğini iddia etmek.
10 Oca 2009
Bisürü sesler bahçesi...
Yaşlanacağız.
Yüzü kırışmış, dizleri ağrıyan,
pencerelerde bir şeyleri bekleyen yaşlı bir kadın olmaktan değil,
yapmak istediğim onca şeyi yapamadan o eşiğe gelmekten korkuyorum.
O arka bahçede neler var?
Yaşadığımız her şeyin yankılandığı ‘bisürü sesler bahçesi’ mi orası?
Çocukluğumuzun şen kahkahaları ve o ağlamalarımız!
İlk terk edildiğimiz gecenin sesi, kırdığımız kalplerin hışırtısı,
Uğultular, yaprakların şarkısı, annemizin sesi,
popomuza inen ilk şaplak, ilk sevişmemizin mırıltıları…
verdiğimiz sözler ve tutmadıklarımız.
Yeni biri oluyorum eyvah ve şükürler olsun!
(gece üçte yatıp sabah 7de kalkamayan,
başı kıçı daha çok ağrıyan, dünyayı gezicem,
japonyaya yerleşicem diye ani-deli kararlar almayan,
ille de evimde yatağımda uyuyayım diye tutturan yeni biri bu Sezi)
Gençlik gitmiş belki ama oh be romatizmalar henüz tam azmamış.
Hala hevesim var işte denize yakın uzun yürüyüşler yapmaya.
9 Oca 2009
Çocukluktan kalma...
Kar yağdığında tatil olacak hissi bir alışkanlık haline gelmiştir...
Büyümüşsündür, kazık kadar olmuşsundur.
Kar yağar. Garip bir mutluluk duyarsın.
daha sonrasında yarın haberleri açıp "işler tatil" diye bir şey duyamayacağını hatırlarsın.
Hayal kırıklığına uğrarsın.
Kadın tavlama sanatı...
Hiç tanımadıgım bir adam yanıma geliyor...
Size bir içki ısmarlayabilir miyim?
Benimse içimden ''25 yetelen varsa ısmarlayabilirsin tabi
ama acaba ben seninle içki içmek istiyor muyum ayı adam'' demek geliyor.
Bir kadınla tanışmanın yolu bu mudur?
''Sizi begendim'' de, ''beraber bir içki içelim'' de, ''hoşsunuz'' de , ''sohbet edelim'' de.
Ne dersen de!
Ama lütfen bana içki ısmarlayacağın vaadiyle yanıma yaklaşma.
Yanıma gelmeden önce şöyle uzaktan kısaca bir süz, gülümse.
Zaten hissedersin seni beğendi isem
Amanda ne güzelsiniz vs vs yağ çekmektense bende gerçekten beğendiğin şey ne ise söyle
(elbette memeler olmasın bu:)
' gülüşünüz çok güzel' sözüyle gülümsemeyecek kadın yoktur.
Samimiyet ve centilmenlik.
ikisi bir arada o kadar zor bulunuyor ki.
Esprili bir giriş ortamı hoşlaştırır, gerginliği alır:
'sizinle tanışmak için ta Afrikadan geldim, kabilemin de selamlarını getirdim. Benimle bir kadeh şarap içerseniz onca yolu mutlu dönerim'
demişti bir gün bana biri bana çok gülmüştük birlikte:)
Şampanyaya her kadın bayılır ( ama mümkünse Adana pavyonunda dansöze inci damlası patlatır gibi gözüme sokma)
Kısa yoldan da konuya girebilirsin: 'Tanışalım mı?'
'Çok tatlısın' gözlerin içine bakarak söylendiğinde çok baştan çıkarıcıdır.
Bir zahmet rica edeceğim mal varlığından bahsetmek için abartılı çabalara girme, kokteyl zeytini yerken konuyu teknenle gittiğin yunan adalarındaki zeytin bağların getiriyorsun.
Yemiyoruz.
Önsevişme kulaklarla olur. Tutku istiyorsan konuşmalısın benimle, duymak istediklerimi, hiç bilmediğim şeyleri fısıldayacaksın kulağıma.
Sonra açılır cennetin kapıları.
Bir sürü kadını tavlarsın elbet bir şekilde.
Mutsuzdur, pes etmiştir, yalnız kalmaktan korkuyordur, öfkelidir, sarhoştur vs vs.
ama kadın gibi kadını fethetmek o kadar kolay değildir.
Barcelona filmindeki Javier abiden esinlenip masaya armut gibi gelip 'hadi gidip sevişelim' deme.
1) İspanyada değiliz
2) İspanyol değilsin
3) Javier Bardem değilsin
nokta.
8 Oca 2009
7 Oca 2009
6 Oca 2009
ayrılık
Öperek yüzünü aşındırdılar. Teselli bulamadın.
Teselli bulamadım. Başka yataklarda hep ciğerlerim küçülerek uyandım.
Hala birbirimizden ne kadar uzaklaştığımızın farkına varamamıştık.
Birbirimizden kendi irademizle uzaklaştığımıza inanıyorduk.
İçimizde bir ses her şey boka batarsa geri dönebileceğimizi söylüyordu.
tıpkı annesinden dayak çocuğun ağlarken annesinin adını çağırması gibi,
birbirimize her kötülüğü yapıp sonunda bir araya geleceğimize inancımız tamdı.
Hıncımızı başkalarından, içkilerden, danslardan çıkarıyorduk.
Hala farkına varamamıştık.
içimizdeki acıdan başka bir şey değildi ve geçecekti.
Sen benim için hep orada bekliyordun.
tek sesime bakardı her şey, beni çekip alırdın.
emindin... emindim...
Oysa bu kez yollar fazla çatallanmıştı.
Birbirimize sesimizi bile duyuramayacak kadar uzaklaşmıştık bu sefer.
Dönemedik gittiğimiz yerden.
Şimdi başkalarının hayatını yaşamaya mahkumuz.
Bir taş yutkunarak.
kendimizi çok önemli sanmanın ve aşkı küçümsemenin cezasını ödüyoruz.
Bir ömür...