22 Oca 2010

sezi ve serbest stilde yaşam...

Sezi Fethiye'ye gider.
Sahilde 22 derecede muhteşem bir kış güneşinden sonra bilmemne dağına kar gezisine çıkılır. Hazırlıksız gelindiği için migrostan 9,90 lık kar eldiveni, 3 liralık bere ve votka alınır ( ruslar nasıl ısınıyor sanıyorsunuz )

sabah kepek ekmeği diye tutturan rejimdeki kişilik sezi öğlen dağda kardan adamların gazına gelerek yarım ekmek sucuk yer, üstüne litrelerce sıcak şarap içer.

sonra çocukların peşine takılıp karda yuvarlanmaca.
tepetaklak dünya
ne güzel

de
sucuk - şarap ve takla üçlüsünün midedeki karşılığı :
aşık olmuşsun da sevdiğin kız sana nanik yapmış gibi.

e rejim de gitti:)

dağların , sislerin, karların, bulutların , mangaldaki kestanenin
ve şöminenin ihtişamıyla yedik o yarım ekmek sucuğu.
Mahkemeye çıksam öne süreceğim kozlar var elimde
en kötü kardam adam zorla yedirdi aaaa koskoca kardam adam bu der çıkarım işin içinden.

ama
dün akşam işten eve servisle giderken marketten aldığım hanımeller kurabiyelerini kurabiye canavarı gibi yememin manası nedir?
hayır 5 yaşında mıyım?

gerçi serviste koca ekran tv var ve her akşam fllm izliyoruz eve dönerken güzel,
dün de 2012 vardı, böyle sular boyu geçiyor:) falan:)
heyecanlı tabi haliyle sinemaya gidip 16 lira bayılmayınca sanatsal kritiksel bıdı bıdılar minimuma iniyor öyle trene bakar gibi zevke izleniyor her film.

neyse filmin heyecanlı bir yerinde ( adam dünyanın yok olacağına kimseyi inandıramıyor felan )
çantamda eve götürmekte olduğum kurabiyeler aklıma geldi geldi.
gelmez olaydı, ama aklıma düştü bir kere
ben de tüm servis arkadaşlarıma da kurabiye tutarak vicdanımı rahatlattım önce
sonra sanki evde kanepede film izler gibi ayaklarımı yan koltuğa yaydım,
kurabiyeleri yedim, dünyanın sonunu izledim.

mazeretim şudur :
dünyanın sonuna gelmiş orada insanlar ölüyor
siz hala benim birkaç bin kalorilik kurabiyelerime takmışsınız.

cık cık cık:)

Hiç yorum yok: