
''işte bill smith. ayaklarını sürüyor, kunduraları da boyanmamış. kızgın görünüyor. karısıyla atıştığına ve kahvaltısını etmeden çıktığına iddiaya girerim. Kanıtı mı? kahvesini içmek ve birşeyler yemek için pastacıya giriyor.''
o gün şaşmaz bir biçimde öğreniyordum ki, bill smith karısıyla kavga etmiştir. İnsanları bu biçimde gözlemlemek, annemin bana öğretebileceği en değerli şeydi. Çünkü böylece insanlara tuhaf gelen şeyleri öğrendim, anladım, buldum.
Bunun içindir ki kendi filmlerim gösterildiğinde, bir gözüm perdede ise öteki gözüm ve kulaklarım seyircidedir. Seyirciyi güldüren ve güldürmeyen şeyleri saptarım. Örneğin, seyirci birçok temsilde tuhaf, gülünç olmasını istediğim bir sahneye gülmüyorsa, bu sahnede fikir olarak, oyun olarak, hatta çekim olarak yanlış olanın ne olduğunu bulmaya uğraşırım. Çoğu zaman pek incelemediğim bir jest karşısında hafif bir gülme olur, o zaman hemen dikkat kesilirim
ve hareketin neden gülmeye yol açtığını araştırırım.
Bir anlamda kendi filmlerimi seyretmeye gittiğimde biraz da,
müşterilerinin ne getirip ne aldığını, ne yaptığını gözleyen bir satıcı gibiyimdir.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder