18 Ağu 2010

Puslu Kıtalar Atlası

"yeniçeriler kapıyı zorlarken uzun ihsan efendi hala malum konuyu düşünüyor,
fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu...
'rendekar doğru mu söylüyor?
Düşünüyorum, öylese varım. oldukça makul.
fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar:
Düşünen bir adamı düşünüyorum.
Düşündüğümü bildiğim için, ben varım.
Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum.
Böylece o da benim kadar gerçek oluyor.
Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor.

Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum.
Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor.
o gerçek, ben ise bir düş oluyorum.'
Kapı kırıldığında uzun ihsan efendi kitabı kapandı.
az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi:
'dünya bir düştür.
evet, dünya.. ah! evet, dünya bir masaldır.'"

2 yorum:

gillerprensi dedi ki...

ihsan oktay felsefe bölüm başkanı olduğunu bütün romanlarında belli ediyor:)) suskunlarda pek yoktu felsefi çıkarımlar daha çok tasavvufi bir hava vardı romanda. puslu kıtalar atlasında birden ortaya çıkan o fizik meseleleri beni çok etkilemişti. o romandan hiç öyle bir seyir beklemiyordum.

Sezi dedi ki...

18 yaşımdayken büyük bir rastlantıyla buldu beni Puslu Kıtalar Atlası, Alsancakta bir cafede otururken sandalyede buldum. sahibini sordum, kimseden ses çıkmadı. ben de demek ki biri bana bırakmış dedim:)