13 Eki 2008

Terk edip giderek beni bütün kapılardan,
Bütün çöllerin ortasında bıraktın
Tan sökerken aradım seni ve gün başlayınca yitirdim
Hiçbir yerde değildin geçtim oralardan da
Sensiz bir oda Sahra Çölü'dür bana kimse bilemez bunu
Kimse bilemez senin olmadığın bir pazar günü kalabalığının ne olduğunu
Deniz kıyısındaki dalgakıranlardan daha bomboş bir gün bu
Bir suskunluksun çağırırım seni ama cevap vermezsin

Yanımda dururken terk ettin beni hiç kıpırdamadan
Her yerde terk ettin beni
Gözlerinle terk ettin
Yüreğinle düşlerinle
Bitmemiş bir cümle gibi terk ettin
Rastgele bulunmuş bir nesne gibi bir eşya gibi bir sandalye gibi
Yazın sonunda gelen bir yaz tatili gibi
Bir kartpostal gibi
hani bulunur ya bir masa çekmecesinde
Senden dökülen biriyim ben bütün bir ömür boyunca en ufak bir jestinle

Başını ya çevirdin hiç görmedin beni ağlarken
Görmedi bakışların benim gibi birini
Uzaklardayım bir iç çekişinde bile
hiç acıdın mı ayaklarına dolanan gölgene?
Seni hiç bu kadar güzel bulmadım kendinden umudunu kestiğin anki kadar
Aynalar çehren yaklaştığında ışık tutuyor yaşamıma
gözümü kamaştırıyor ışığın
sözcükler parça parça dökülüyor seni görünce
dizelerim de en küçük bir kıpırtınla susuyor
Yaşamam senin nefesine bağlı varoluşum da sesine
senin suskunluğun beni korkutuyor
Delicesine yollar katetmem gerek seni düşlerinde yakalayabilmem için
konuştuğun esnada bile

Sözcüklerle randevulaşıyorum

ama sen gelmiyorsun binde bir defada bile

Ama binincisi bu binincisi

Louis Aragon

Hiç yorum yok: