'' Anais, neler hissettiğimi sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Sürekli bir beklenti içindeyim. Sen geliyorsun ve zaman su gibi akıp geçiyor. Senin varlığının anlamını ancak sen gittikten sonra anlıyorum. O zaman da çok geç oluyor. Beni sersemletiyorsun... Bunlar biraz sarhoşça, Anais. Kendi kendime, 'İşte yanında tamamıyla içtenlikli davranabileceğim bir kadın,' diyorum. Senin sözlerini hatırlıyorum: 'Beni aldatabilirdin. Ben de anlamazdım,' demiştin. Caddelerde yürürken bunları düşünüyorum. Seni aldatamam, ama çok isterdim bunu. Asla bütünüyle sadık kalamam demek istiyorum, yapım böyle değil. Kadınları, ya da hayatı fazlasıyla seviyorum, hangisi, bilmiyorum. Ama sen gül, Anais, güldüğünü duymak hoşuma gidiyor. Sen, neşe duygusuna, bilgece bir hoşgörüye sahip tek kadınsın. Seni aldatmam için beni zorluyor gibisin. Seni bunun için seviyorum... Senden ne bekleyeceğimi bilemiyorum, ama mucize gibi bir şey bekliyorum. Senden her şeyi isteyeceğim, olanaksızı bile, çünkü bunun için kışkırtıyorsun beni. Çok güçlüsün gerçekten. Senin beni aldatmalarını, ihanetini bile seviyorum. Bana çok soylu geliyor. ''
(A Literate Passion : Letters of Anais Nin & Henry Miller, 1932-1953)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder