2 Eki 2012

Canim Babamla Istanbul keşfi! İstanbul git git bitmez bir ülke ve biz gündeliğin ayrıntılarında kaçırıyoruz büyük resmi. Sabah erkenden yollara düşüp tramvayla İstiklal Caddesi'nde kalabalığı ve bir sürü sesleri, ardindan Mevlevihane Muzesi`nde Suskunları dinledik,


Kuledibi sokaklarini kesfettik. Galata Kiva`da sakizli muhallebi ve Turk Kahvesi keyfi, Galata Kule'sinden kus bakisi Istanbul! Arada Gülhane Parkı, İslam Bilimleri Müzesi'ni ziyaret sonra Arkeoloji Muze'sine yollandik.


Beni tanıyanlar sanat duygumun nedense ve çaresizce eskilerle beslendiğini bilirler. Yeni deforme ve çabuk akımlarda pek kendimi bulamıyorum. Geometrik ve dışa vurumcu değilim sanırım. Gördüğünden anladığından etkilenip ondan esinlenen, onu anlatan, ona sadık kalan diyelim, eserler içime daha bir dokunuyor. Etkilenmek dedim de bir haftada iki kez Ayasofya`ya gitmemin başka nedeni olamaz herhalde. Babamla da Ayasofya'da soluklanip guzel kubbeye bakakalip kendimizi unuttuk! O kadar mutluydum ki.
Yapacak yanlış aradım. Hani o an içini bulut gibi kaplayan kusursuz anın esintisi...
Ve mutluluğun korkusu. Anı taşımayı bilmek bu yüzden mühim. Bu şiirsel güne gerçekçi bir son.
İki Lira'ya Kelek! Yemez miyiz!


Hiç yorum yok: