''Söyleyecek sözüm var ve Balzac gibi konuşmak arzusunda değilim. Ben sanatçı değilim; medeniyete de gerçekten inanmıyorum. İlerlemeye zerre kadar hevesli değilim. Büyük bir köprü yapıldığında sevinmiyorum, uçaklar okyanusları geçince "aman ne müthiş!" diye düşünmüyorum. Ulusların kaderiyle ilgilenmiyorum ve tarih beni sıkıyor. Tarihi yazanlar ve onlara inananlar, tarih derken neyi kastediyorlar? Nasıl olmuş da insan denen o mütevazi ve sevimli yaratık tiksindirici belgelerin maksatları doğrultusunda istismar edilmiş? Nasıl olmuş da insanın mahremiyeti yok edilmiş, dindarlık hisleri iğrenç bir cinayet ve yıkım kargaşasıyla birleştirilmiş? Ben ticarete de inanmıyorum. Bütün makineleri hurda yığını olarak görüyorum, hesap makinesini, otomobili, lokomotifi, uçağı ve evet bisikleti de.
Yolculuğa, insanın bedenini alıp bir yerlere gitmesine inanmıyorum, şu ana kadar acaba kimse bir yere gitmiş mi merak ediyorum.
Siz hiç kendinizi terk ettiniz mi?
Zihnin bir insan ömrü boyunca yaptığı yolculuktan daha muazzam ve ilginç bir yolculuk var mı? Sonu ölüm kadar güzel başka yolculuk var mı?''
2 yorum:
kaç gündür aklımın bir köşesinde bu satırlar.
yeni oldu.
ben terkettim kendimi.
külüm de yoktu doğacak. direkt buhar olmuştum.
şimdi yeni bana alışmaya çalışıyorum.
saçmalıklar yapmadığın sürece aldığın nefes en büyük dostunmuş.
gerek yokmuş çok uzak diyarlara gitmeye.
(kendini kendinde aklaman yardımcı olabiliyormuş.)
işin en tuhaf tarafı, buhar olduğumu hiç farketmemişim. :)
kendi bloguma hiç yazmayıp hep buraya yazıyorum .
hazır yazılmışlara cevap yazmak daha mı kolayıma geliyor ne? :)
Şimdi bitlisteyim ha bire bunu mırıldanip duruyorum
Yorum Gönder